Türbana İçerden ve Dışardan Bakmak...

13 Kasım 2008 Perşembe

Anayasa Mahkemesi, gerek türbanın üniversitelerde yasaklanmasına, gerekse AKPnin laiklik karşıtı eylemlerin odağı olmasından dolayı cezalandırılmasına ilişkin kararlarının gerekçelerini açıkladı

Ve hem Anayasa Mahkemesine hem de çağdaş, çoğulcu demokrasi kavramına karşı saldırılar başladı

İşin siyasal, hukuksal ve demokratik yanı son derece vahim

O denli vahim ki, sağ partilerin Çok Partili Demokrasiye geçildiğinden beri uyguladıkları son derece sığ ve yanlış, “Demokrasi(!) ve Milli İrade(!) kavramlarından dolayı, MHP-AKP ittifakı ile Anayasa Mahkemesinin yetkilerinin sınırlanmasına, kısıtlanmasına ve bu nedenle de bir rejim bunalımına yol açabilir.

***

Ama bugün konunun bu yönü üzerinde değil, bütün bu tartışmaların odak noktasında yer alan sıkmabaş ya da yanlış olarak türbandenilen baş örtme modeline, dışardan ve içerden bakmak arasındaki farklara değinmek istiyorum.

Çünkü olaya içerden bakılmadıkça, konuyu anlamak ve bir çözüm yolu bulmak olanaksız gibi görünüyor.

***

Önce genel ve felsefi bazı sorular sorarak başlayalım:

İnsan, özgür iradesiyle, özgürlüklerinden vazgeçebilir mi?

Özgür bir insan, kendi özgür iradesiyle köle olmayı seçebilir mi?

Köle olmayı seçen bir özgür insan, köle olduktan sonra, hâlâ özgür iradesini kullanan, kullanabilen bir özgür insan sayılabilir mi; yoksa ona köle muamelesi mi yapılır?

***

Şimdi soruları biraz daha somuta indirgeyelim:

Esas olarak, yemek, içmek, uyumak üzere koşullanmış, programlanmış olan insan, ne kadar özgürdür?

Yaşamak için gerekli olan zorunlu etkinliklerden dolayı kendisine son derece sınırlı ve kısıtlı bir özgürlük alanı kalan insan, bu sözde özgüralanlarda ne denli toplumsal bir üründür, ne denli bireysel özgür iradesiyle hareket eder?

Örneğin insan, en temel kimlik özelliklerini belirleyen doğduğu ülkeyi, yani ırkını, milliyetini, dinini, mezhebini, kendi mi seçer?

Çocuk, belli bir aile, toplum ve kültür içinde, resmi eğitimle de desteklenen bir biçimde koşullandıktan sonra, kendisine aktarılmış olan tutum, davranış ve değerleri reddetme özgürlüğüne gerçekten sahip olabilir mi? (Örneğin Müslümanlık, on sekiz yaşından sonra dinden çıkanlar için ne hüküm verir?)

***

Şimdi bu soruları akılda tutarak, sıkmabaş ya da türban olayına öncedışardan, yurtdışından, Hıristiyan dünyasından, toplumsal, siyasal ve hukuksal açıdan, insan hakları bağlamında bakalım:

Sıkmabaş ya da türban, başka kültürün bir dışavurumu değil midir; bu nedenle, kabul edilmesi ve korunması gereken bir özgürlük niteliği taşımaz mı?

(Tam bu noktada, dışarıdaki bir mahkeme olmasına karşın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin üniversitelerdeki türban yasağına içerden bakabildiğini ve bu yasağı uygun gördüğünü de anımsatalım.)

***

Olaya bir de çoğunluğu Müslüman olan bir ülkede, içerden bakalım:

Sıkmabaş veya türban, dini inancın bir gereği olarak takılıyorsa, onu takmayanlar dinsiz midir; böyle bir anlayış, doğrudan doğruya ayrımcılığa ve bireyler üzerinde oluşacak dini, kültürel ve toplumsal baskıya yol açmaz mı?

Şimdi olaya, yine içerden, ama bu kez sıkmabaş ya da türban kullanan bireylerin kendi iç dünyaları açısından da bakalım; dışardan bakıldığında bireyin giyinme özgürlüğü gibi görünen olayı bir de başını örtenlerin iç dünyaları açısından irdeleyelim:

Daha buluğa erdiği anda başı örtülen çocuk, bu tutum ve davranışa karşı tavır alabilir mi; hele bir de bu örtünme büyümesinin bir kanıtı olarak sunulursa?

Büyüdüğünde hâlâ başı açık olan ama ağabeyi, babası, erkek arkadaşı, evleneceği kişi, kocası, kocasının ailesi tarafından başını örtmesi istenen genç, bu baskıya direnme gücüne sahip midir?

İmam hatip eğitimi veren ya da vermeyen okullarda, öğretmenler tarafından başını örtmesi istenen veya arkadaşlarından baskı gören bir öğrenci buna karşı çıkabilir mi?

***

Sıkmabaş veya yanlış olarak türban denilen örtünme biçimine dışardan gazel okuyarak destek vermek kolaydır, rahatlatıcıdır, ama sorumsuzluktur:

Kadınları, kızları ezen bu çarpık, erkek egemen, feodal düzenin sürgit devamına destek vermektir.

Olaya içerdenbakılmadıkça, gerçek trajedi anlaşılamaz, çözüm de üretilemez.

[email protected]; www.kongar.org


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yeni anayasa tuzağı 19 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları