Leyla Tavşanoğlu

TBMM’ye magandalar hâkim

22 Şubat 2015 Pazar

CHP Genel Sekreteri Gürsel Tekin’den İç Güvenlik Yasası’na siper olan hükümete bomba suçlamalar

Bir toplumun siyaseti kirliyse, magandalaşmışsa o toplumda barış beklenir mi? En saygın olması gereken TBMM’de insanlar magandaca hareketler yapıyor. 

Güvenlik yasasının, güvenlik kurumları yani TSK, jandarma ve Emniyet tarafından hazırlanması gerekiyor. O yasanın uygulanamayacağına dair raporları var. 

 

CHP Genel Sekreteri Gürsel Tekin, sıkıyönetim yasası olarak tanımladığı İç Güvenlik Yasa Tasarısı’yla AKP’nin ülkeyi tam anlamıyla bir polis devleti haline getirmeyi amaçladığını söylüyor. AKP’nin seçimler öncesi iktidarı kaybetmemek için bu yasayı çıkarmak istediğini savunan Tekin, Avrupa ülkelerinde de benzer yasaların olduğunu iddia eden hükümeti utanmazlıkla suçluyor. Tekin’in bir önemli suçlaması da sekiz aydır Süleyman Şah Türbesi’nin IŞİD’in işgali altında oluşu. Türkiye’nin o toprağında IŞİD işgali yüzünden asker değişimi yapılamadığının altını çiziyor. Bu konudaki soru önergesine hiçbir yanıt alamadığını belirtiyor.
- Siz yıllar önceki bir konuşmamızda AKP’nin günün birinde sıkıyönetim yasası da çıkaracağını, hatta faili meçhullerin üzerini örteceğini söylemiştiniz. Bu İç Güvenlik Yasası’yla o zamanki tahminleriniz doğru mu çıkıyor?
G.T.- Evet. O zaman kafalarına koyduklarını şimdi hayata geçirmek istiyorlar. Ama biz muhalefet olarak buna izin vermeyeceğiz.
Bu yasa kamu yöneticilerini iktidarın emrine veriyor. Diyorlar ki, bu yasanın benzeri Avrupa ülkelerinde de var. Bana kamu yöneticilerinin iktidarın emrinde olduğu bir Avrupa ülkesi göstersinler. Polisin iktidarın denetiminde olduğu bir polis teşkilatı göstersinler.
O yetkileri AKP’nin il başkanlarına verirlerse itiraz etmem. Ama AKP’nin valilerine, kaymakamlarına veriyorlar. Yakın tarihte yaşadığım bir olayı sizinle paylaşmak istiyorum. CHP’li Muğla Belediyesi’nin bir etkinliği için Muğla’daydım. Konuşmamda eski başbakanla yeni başbakanı eleştirdim diye vali bana, “Buradan devlet büyükleri eleştirilemez” dedi. Ben de ona, “Ayıp, siz Cumhuriyetin valisisiniz. Bu ne arlanmazlıktır” diye çıkıştım. Bir vali bir siyasi partinin genel sekreterinin konuşmasına müdahale hakkını kendisinde buluyorken bu yasa çıkarsa o valiyi, o kaymakamları artık kim tutabilir?
Ey Davutoğlu, utanmıyor musun bu yalanları söylemeye? Almanya, İngiltere örneğini gösteriyor. Bunları ağzınıza almayın, İngiltere’de polis, başbakan oğlunu karakola götürdü. Başbakan da çocuğunu almak için karakola gitti. O İngiliz polisi, başbakanın oğlunu götürürsem beni bir yerlere sürerler, diye aklının ucundan bile geçirmedi. Aksine, ülkesinin yasalarını uyguladı.
- Peki, bizim polis olsa?
G.T.- Ey Davutoğlu, zavallı Davutoğlu, Hatay’da polis trafik kurallarını ihlal eden bir milletvekilinin oğlunu karakola götürdü. Bunun üzerine bütün polis teşkilatını toplayıp hangisidir diye sorabildi. Utanmadan bir de ağzınıza İngiltere’yi alabiliyorsunuz. Ne arlanmaz adamlarsınız.
İngiltere, Almanya modeli mi uygulayacaksınız? CHP olarak bunun tamamına oy vermezsek namerdiz. Bütün kurallarımızı, siyasetimiz dahil olmak üzere Alman kurallarına uyumlu hale getirelim. Zamanının Batı Almanya Başbakanı Willy Brandt, özel kalem müdürü ajan çıktığı için anında istifasını verdi. Senin özel kalemin, koruman paralel çıktı. O zaman hâlâ o koltukta niye oturuyorsunuz? Hiç mi haysiyetiniz yok?
- Daha da öte bir önceki MİT Müsteşarı Hakan Fidan için de İran bağlantısı iddiaları vardı...
G.T.- Bizim bir önceki başbakan özel kalemim, korumalarım ajan çıktı diye kendisi itiraf etti. O zaman derhal istifa etmesi lazım. Hani, nerde kaldı Alman modeli?
Bir başka Alman modeli de bir Alman bakanla ilgili. Devletin helikopteriyle askerde olan oğlunu ziyaret ettiği için skandal patladı. Ertesi gün istifa etti. Alman Cumhurbaşkanı çok eski bir aile dostundan 500 bin Avro borç para alıp mal beyanında bulunmadığı için istifa etmekle kalmadı Alman yargısına da hesap verdi. Bizde olsa, aman ne olacak canım, derler. Hodri meydan. Güvenlik yasamız, siyasal ahlakımız dahil hepsini Alman modeli yapalım. Hadi bizi kandırdınız, Allah’ı da mı kandıracaksınız? Bu söylediklerinize nasıl inanıyorsunuz?

MİT’in görevi hırsızı korumak değil
Hakan Fidan belki de MİT’in düştüğü duruma isyan ederek gitmiştir. Ben olsam isyan ederdim. Bir kurumun bir siyasi partiye tahsis edilmesi çok tehlikelidir.

- İç Güvenlik Yasası görüşülürken AKP’li vekillerin çekiçler, tokmaklar, bardaklarla muhalefet vekillerini hastanelik etmelerine ne diyorsunuz?
G.T.- Size Davutoğlu’ndan inciler okuyayım. Yazıp eline verdikleri kâğıttan okuyor: “Şehir aidiyeti olmadan şehirli olunmaz. Toplumsal barış şehirlerde oluşmalıdır. Bu konuda da ciddi çaba sarf edilmiştir.”
Cemaat-imam ilişkisi gibi. Bir toplumun siyaseti kirliyse, magandalaşmışsa o toplumda barış beklenir mi? En saygın olması gereken TBMM’de insanlar birbirine magandaca hareketler yapıyor. O magandaca hareketlerin sokağa taşması son derece doğaldır.
Sadece bugün değil çeşitli dönemlerde milletvekillerimiz demokratik mücadelelerde AKP’li milletvekilleri tarafından zaman zaman saldırılara uğramışlardır. Bizim de bir sabrımız olduğunu ve bunun taşabileceğini unutmasınlar. Biz sabrımızın taştığı noktadayız. Ama biz TBMM’nin saygınlığına gölge düşürmek istemiyoruz. Önümüzdeki günlerde gereği neyse yaparız.
Bir kere güvenlik yasasının güvenlik kurumları tarafından hazırlanması gerekiyor. Çünkü o yasayı Genelkurmay, Jandarma ve Emniyet uygulayacak. Bırakın siyasi partileri, o kurumların görüşü alınmış mı? Bu üç güvenlik kurumunun o yasanın uygulanamayacağına dair raporları var. Ey, Davutoğlu sen ne iş yaparsın? Çünkü belki Davutoğlu’nun da bundan haberi yok. Bu Davutoğlu’nun bile bilgisi olmadan hazırlanmıştır.
- Tam da genel seçimlere gidilirken sizin deyiminizle böyle bir sıkıyönetim yasasına hükümet neden ihtiyaç duyar?
G.T.- Terörün en azgın olduğu dönemde sıkıyönetim yasasına ihtiyaç duymamışken çözüm süreci, barış süreci devam ediyor derken bir sıkıyönetim yasasına ihtiyaç duymalarının nedeni önümüzdeki dönem AKP iktidarının olmayacağını bütün kamuoyu yoklamalarının göstermesi. Bu yasayı önümüzdeki seçimi garantiye alabilmek için çıkarmak istiyorlar.
Davutoğlu diyor ki bu yasayla molotofkokteyli atana ceza verilecek. Şu andaki yasalarda bu cezalar var. Hangi siyasi parti molotof atana ceza vermeyin diyebilir? Bu yasada hırsız var demeyi bile suç haline getiriyorlar.
- Hani bir şeffaflık paketi çıkaracaklardı. Davutoğlu buna pek hevesliydi. Ama ne olduysa askıya alındı. Sizce Erdoğan mı bunu engellemek istiyor?
G.T.- Davutoğlu bunu açıklayınca biz de çok heveslendik. Yarım yamalak olmasına rağmen şeffaflık her zaman iyidir. Ama şimdi ne oldu bilmiyorum. Dayak yedi geri çekti. Neden geri çektiğini de kamuoyuna izah etsin. Zaten Cumhurbaşkanı açıkça, “Bunu nereden çıkardınız?” dedi. O daha gerçekçi davrandı. Çünkü bunca yolsuzluğun içinde şeffaflık paketi komedi gibi durur.
- MİT Müsteşarı Hakan Fidan milletvekili olmak için görevinden istifa etti. Tam çözüm süreci müzakereleri yeniden başlayacakken Fidan’ın istifa etmesi acaba sorumluluk üstlenmekten kaçmak istemesi olabilir mi?
G.T.- Çözüm süreci bir kişiye odaklanmışsa o çözüm olmaktan çıkar. İkincisi, dünyanın hiçbir yerinde istihbarat örgütleri iktidarın arka bahçesi olmaz. Aksine, istihbarat örgütü o ülkenin milli çıkarları için uğraşır.
Bu milli dediğimiz kurumun asli görevi ülke çıkarlarını korumak olmasına rağmen iktidarın kirliliklerini korumakla yükümlü hale gelmesi çok acı vericidir. MİT’in görevi hırsızlıkları, talan edenleri korumak değildir. Tam tersine, onların önüne geçmektir. Belki Fidan biraz da bu isyandan dolayı gitmiştir. Bir de olaya bu pencereden bakmak lazım.
Ben olsam isyan ederim. 17-25 Aralık gibi rezaletleri korumakla yükümlü olabilir mi? Cumhuriyet tarihinin bütün dönemlerine baktığınızda MİT bütün siyasi partilere eşit mesafede olmalı ve milli meselelerle ilgili onlara bilgi akışı sağlamalıdır. Ama bu da yok. Bir kurumun bir siyasi partiye tahsis edilmesi çok tehlikelidir.

Süleyman Şah’ı IŞİD işgal etti mi?
- Sizin Süleyman Şah Türbesi’nin sekiz aydır IŞİD’in işgalinde olduğu iddialarıyla ilgili verdiğiniz soru önergesine cevap alabildiniz mi?
G.T.- Süleyman Şah Türbesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir toprağıdır. Orada sekiz aydır asker değişimi olmuyor. Bize hiçbir bilgi verilmiyor.
Biz zamanında, Ortadoğu coğrafyasında küresel dünyanın taşeronu olmayın, diye uyarıyorduk. Onlar ise, biz Türkiye’yi büyüttük ve küresel dünyanın bir parçası olduk, diye övünüyorlardı. Bunu söyleyenler ülkeyi maalesef öyle bir duruma getirdiler ki Türkiye Cumhuriyeti gibi büyük bir devlet oyuncak haline geldi. Şu anda dünyada kümeden düşmüş bir ülke durumundayız. Bu bölgede kendi topraklarımıza sahip olamayacak haldeyiz.
Bakın, Almanya’nın Türkiye’yi dinlediği ortaya çıktı. Çıkıp desenize, ne haddinize bizi dinlemek, diye. CHP olarak biz de arkanızda duralım. Diyemezsiniz çünkü suç ortağı olursanız ağzınızı açamazsınız. ABD, Almanya’yı dinledi. Almanya’da bütün basın, siyasiler, STK’ler ayaklandı. ABD bunun üzerine Almanya’dan özür diledi. Hadi, Almanya’ya özür diletin bakalım. Bu kadar kirli işlere bulaşmayacaksınız.
Geçen gün İsviçre bankalarındaki Türklerin hesapları açıklandı. Kim bunlar. Hiç merak etmez misiniz? Eski başbakanla ilgili sekiz ayrı hesap iddiaları vardı. Deniz Baykal’la ilgili de İsviçre’de hesapları olduğu iddialarını kirli bir gazete yazdı. Baykal aslanlar gibi avukatlarına talimat verdi ve yargıya gitti. Siz de gidin. Avukatı biz tahsis edelim. Ama yok. Elbette bu kadar kirlilik içinde kimseye meydan okuyamazsınız.
Davutoğlu diyor ki: “Şimdi de ben dinleniyorum.” Yahu böyle bir zavallılık olur mu? Siz korunacak bir duruma gelmişseniz kendinizi koruyamıyorsanız biz kime güveneceğiz?
- İyi de paralelle koalisyon kuran AKP’nin kendisi değil miydi?
G.T.- Bu yeni değil. 1994’ten, Erdoğan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçildiğinden beri bu ilişkiler sürüyor. Bu kadar kirli işlere bulaşırsanız olacağı budur.
Eyy, eski başbakan, yeni başbakan, AKP’liler, bugünkü dünyada bu gelişmiş teknolojiyle hiçbir şey gizli kalmıyor. Hangi yasağı getirirseniz getirin başınızın belası teknolojidir. Oraya buraya meydan okuyamazsınız. Çünkü radarla izleniyorsunuz.

Sıkıyönetim yasası bile AKP’yi kurtaramaz
- CHP’nin 7 Haziran seçimlerine HDP’yle ittifak yaparak gireceği yoğun biçimde söyleniyor. Bu doğru mu?
G.T.- Yoğun konuşulmuyor. AKP’nin kirli medyası bir iddia ortaya atıyor. Herkesi de ona inandırmaya çalışıyor. CHP’nin Cemaatle ilişkisi var, diyor. Biz de ısrarla, yahu bizim ilişkimiz yok, sizin yıllar öncesine dayanan cemaatle ilişkiniz var, diyoruz. İftira atmayın. Bizim fıtratımızda böyle bir şey yok.
Biz CHP olarak bu dönem kesinlikle sadece milletle ittifak edeceğimizi, herhangi bir siyasi partiyle ittifakımızın söz konusu olmadığını söyledik. Seçim sonuçlarıyla ilgili bütün araştırmalar AKP’nin yüzde 37-38 civarında oy alacağını gösteriyor. Zaten bunların bu sıkıyönetim yasasına dört elle sarılmalarının nedeni de bunu bilmeleri. Yani önümüzdeki dönem kesinlikle AKP iktidarı olmayacak. O sıkıyönetim yasası da onları kurtarmayacaktır.
Bu yasayla herkesi gözetim altında tutmayı amaçlamıyorlar. Amaçları aynı zamanda kendi içlerindeki muhalif ekipleri de denetlemek. Yüce Divan olayında 56 AKP milletvekili vicdanlı davrandılar. O 56 milletvekilinin önemli bir bölümü önümüzdeki günlerde sürpriz yapabilir.
- Peki, Erdoğan bir zamanlar hakkında ağzına geleni söylediği 9. Cumhurbaşkanı Demirel’i ziyarete gitti. Acaba ne görüşmüş olabilirler?
G.T.- Bir kez Demirel’i 2002’de deneyimlerinden yararlanmak için ziyaret etmişti. Sonra ne olduysa çok ağır cümleler kullandı. Darbeci, dinozor, dedi. Sayın Demirel de zaman zaman iktidarla ilgili çok ağır sözler söyledi.
En son 17 ve 25 Aralık skandallarından sonra bir gazeteci Demirel’e iktidarın akıbetiyle ilgili bir soru sordu. Demirel ona şu çok önemli cevabı verdi: “Çürüyen armut dalda durmaz.”
Çürüyen armut dalda durmaz diyen Demirel’le ona dinozor diyen Erdoğan ne oldu da görüştüler. Doğrusu kamuoyu bunu çok merak ediyor.

PORTRE 
GÜRSEL TEKİN 
Ardahan, 1964 doğumlu. Ortaöğrenimini Kars Alpaslan Lisesi’nde yaptı. Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi sınavını kazandı. Ancak yükseköğrenimini yarıda bıraktı. Lisede okurken Bülent Ecevit’in genel başkanlığındaki CHP’nin gençlik örgütünde siyasete atıldı. 12 Eylül darbesinin ardından 1984’te SODEP’e girdi. Daha sonra SHP üyesi oldu. Kadıköy Belediye Meclisi üyesi seçildi. 1995’te SHP’yle CHP’nin birleşmesi üzerine CHP’de kaldı. Bir süre Kadıköy Belediye Başkan Vekilliği yaptı. 2002-2005 arası CHP İstanbul İl Başkan Yardımcılığı’nı yürüttü. 2007’de il başkanlığına atandı. 2010’da CHP PM tarafından MYK’ye seçildi. Bunun ardından genel başkan yardımcılığına atandı. 2011 seçimlerinde İstanbul’dan milletvekili seçildi. Aynı zamanda CHP Genel Sekreteri. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tedavi olsunlar 1 Mart 2015

Günün Köşe Yazıları