Ağaca Çıkanlar İçin

23 Şubat 2015 Pazartesi

Güldal Okuducu’nun yeni çıkan “Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Türk Kadınının Kısa Tarihi” adlı kitabından bir Mecelle maddesi:
“Bahçesinde meyve ağacı bulunan biri, o ağaca çıktığında komşusunun ‘makarr-ı nisvan’ (kadınların oturduğu yer) olan yerlerini görüyorsa, ağaca çıkacağı zaman komşusuna kadınlarını tesettür ettirmesi için haber vermek zorundadır. Eğer bu uyarıyı yapmadan ağaca çıkarsa, hâkim o kişinin bir daha ağaca çıkmasını yasaklayabilir.”
Padişahımız efendimiz Osmanlı’ya dolayısıyla Mecelle’ye geri dönecek ya...
Recep Sultan, sarayından etrafı gözetlerken hoparlörden ahaliye duyuru yapılır artık: “Destuuur!”

Artı, Kare, Üçgen
Son dönemde sıkça gündeme gelen orman kaçkınlarının ruh halini anlatan fıkra, eğitimci-yazar Nusret Ertürk’ten:
Sorunları olana, psikolog artı işareti yapıp sormuş:
- Bu nedir?
- Dört yol ağzı. Hemen arkasında çalılık var. Çalılıkta bir erkekle bir kadın. Ooo! Psikolog kare çizmiş:
- Bu nedir?
- Bir yatak odası. İçerde bir erkek bir kadın. Vayy! Psikolog bu kez üçgen çizmiş:
- Ya bu?
- Bu, bu bir çadır. İçeride bir kadın bir erkek. Uyy! Psikoloğun dayanma gücü kalmamış:
- Sen başka bir şey düşünmez misin be adam? Adam, pişkince yanıtlamış:
- İyi de kardeşim, bunları çizen sensin!

Cinli Eğitim
Öğretmenlerden, tarikatların oluşturduğu sözde “mektep”lerden ilkokula yazdırılan küçücük çocukların öykülerini dinledik:
“Kara gözlü kızı bir türlü sınıfa sokamadım. Dili tutulmuş gibiydi. Kapıdan içeri girmekte ayak diretiyordu. ‘Niye girmiyorsun?’ diye sordum. ‘Sınıfta erkekler var’ dedi.”
Bir diğeri:
“Çocuk okulun kapısından girer girmez, karşıdaki boy aynası ile karşılaştı. Hemen arkasını döndü. Aynaya bakamıyordu. Aynanın içinden cin çıkacağına inanıyordu.”
Sonuncusu:
“Erkek çocuk, sırtını duvara yapıştırmış, koridorda sürtüne sürtüne yürüyordu. Çocuğun daha önce bir tacize uğradığından kuşkulanmıştık. Muayene ettirdik. Sırtı sürtünmekten yara içinde kalmıştı. Şeytanın sırtında yaşadığı sanrısına kapılmıştı.”
Kindar nesil diye yola çıkanların vardıkları yer işte burası.

Bebek Ölümü Hızlandı
CHP’li Aytuğ Atıcı geçen hafta Meclis’te açıkladı.
85 milyar liralık sağlık harcamasının 54 milyar lirası SGK eliyle tedavi edici hizmetlere ayrılmış. Yani yurtdışına, ilaca gitmiş.
Koruyucu sağlık için ne ayrılmış peki?
Toplam sağlık harcamalarının binde 1’i...
Sonuç?
Aytuğ Atıcı versin yanıtını:
“Bebekler ölüyor, bebek ölüm hızı artıyor ve yılda 600 bebek fuzuli yere ölüyor. Anneler doğumda ölüyorlar. 1945 yılından sonra ilk defa bu sene bebek ölüm hızları Türkiye’de artıyor. Yok olmaya yüz tutmuş hastalıklar hortluyor. Sağlık Bakanı diyor ki: ‘Geçen sene 7 bin kızamık vakası çıktı.’ 7 bin… Aşıyla önlenebilir bir hastalıktır kızamık.”
Üç çocuk, beş çocuk yapın demekle yürümüyor peynir gemisi.

Asıl Dert
“Çözüm” denen ne idüğü belirsiz süreç başladı başlayalı hiç silah bırakmamış olanlar, şimdi de silah bırakmamaya bahane buluyorlar:
“Bir çözüm ortaya konmadı.
Sorunlarımız giderilmedi. İstediklerimiz verilmedi.”
Hani neredeyse bölgede özerkliği ilan etmişler, hâlâ dert yanıyorlar.
“Haydi” dense, “Anadil de tamam, yerel yönetimler de tastamam. Her istediğiniz dört dörtlük yerine getirildi.” O da yetmeyecek.
Aslına bakarsanız, anadil, şu, bu ikincil, değersiz, önemsiz konular. Tek istekleri var: “Önder” saydıkları İmralı sakini Abdullah Bey’in serbest kalması.

Küreselleşmiş İşçiler
CHP’li Gökhan Günaydın, TBMM’de oluşturulan “Mevsimlik Gezici, Geçici Tarım İşçilerinin Sorunlarını Araştırma Komisyonu” adına Şanlıurfa ve Adana’da incelemeler yaptı.
Bu işçiler 1.5 milyonu buluyor aileleri ile birlikte. Mevsimine göre, Türkiye’nin her bölgesini geziyor, her bölgesinde çalışıyorlar.
Gökhan Günaydın’ın izlenimlerine göre, toplumda daha altta hiç kimse olamaz:
“Karataş’ta binden fazla insanın yaşadığı bir sözde çadır kenti ziyaret ettik. Sürekli yağmur yağıyordu biz gittiğimizde. Diz boyuna kadar çamur içindeydi her yer. Su yok, elektrik yok. Naylon çadırların içine sobalar kurulmuş. Odunu da ancak kendileri getirmişse yakabiliyorlar. Odun yoksa, ısınma da yok. 15 aile bir tuvaleti kullanıyor. Sosyal güvenlikleri yok. Emeklilik hakları yok, sağlık hizmeti yok. Ne bebek aşılaması var, ne hamile kontrolü var. Yıllar öncesinin İngiltere’sindeki işçilerin çalışma koşullarından daha da beter haldeler ve bununla ilgilenen hiç kimse yok.”
Özetle, gezicigecici tarım işçileri, küreselleşme masalından yeterince paylarını almışlar, geçinemeyip gidiyorlar...

Aktarım
Türk Dil Kurumu (TDK), CHP’ye para aktarıyormuş! CHP’yi bilmeyiz, ama geçenlerde Türkiye Yazarlar Birliği’nin ödül verdiği TDK, o kanatta yazar sayılan epey ismin ekmek kapısı.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Şamar örnekleri 6 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları