İlhan Selçuk

Geçmişten Geleceğe

30 Ekim 1997 Perşembe

PENCERE


Geçmişten Geleceğe

Türkiye Cumhuriyeti, 1912’den 1922’ye dek 10 yıl süren bir savaşlar dizisinden sonra kuruldu; mayasındaki ‘asker-sivil aydın önderliği’ bu nedenle doğaldır; ‘1923 Devrimi’ bu kanlı süreç sonunda tohumlandı.

1912’de Balkan Harbi, 1914’ten 1918’e Birinci Dünya Savaşı, 1919’dan 1922’ye Ulusal Kurtuluş Savaşı’yla ‘ateş sınavı’ndan geçtiler Türkler... Sürgit savaşların son aşamasında ‘İstiklal Harbi’ gündeme girdi. Emperyalizm ‘Sevr Antlaşması’nda çizdiği haritaya göre Anadolu’yu paylaşmak istiyordu; ama, tarihte ilk kez yenilgiye uğradı. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna yol açan savaşın karmaşık bir yapısı var:

• ‘İstiklal Harbi’ emperyalistlere karşı bir ‘ulusal kurtuluş savaşı’dır. İstanbul’u işgal eden İngiliz, emperyalizmin en büyük temsilcisiydi; Lozan Barış Antlaşması emperyalistlerle imzalanmıştır.

• İstiklal Harbi bir ‘iç savaş’tır. Kemalist ordu hem cephede hem cephe gerisinde sürekli muharebeler kazanmak zorundaydı. Milli ordu, Padişah’ın ‘Hilafet ordusu’yla çarpışıyordu; Çerkez Ethem, Anzavur vb. iç savaşın çeşitli sayfalarını oluşturdular.

• İstiklal Harbi -deyim yerindeyse- bir ‘dış savaş’tır. Şark Cephesi’nde Ermeniler, Antep’te Fransızlarla çarpışıldı. Yunanlılar Anadolu’yu Eskişehir’e kadar istila ettiler; sonunda düşman yenilgiye uğratıldı.

• İstiklal Harbi, kapsamında ‘etnik savaş’ içeriğini de taşıyordu; Rumlar ve Ermeniler bu savaşta emperyalizmin yanında yer aldılar; Anadolu halkı birbirini kırdı.

• İstiklal Harbi bir ‘din savaşı’nı da içeriyordu; bir yanda Hıristiyanlar, karşı yanda Müslümanlar vardı. Birinci Büyük Millet Meclisi’nde bir tek Hıristiyan mebus yoktur.

Anadolu’da yüzyıllar boyu kardeşçe yaşayanlar, ister Hıristiyan ya da Müslüman olsunlar, ister Ermeni, Türk, Kürt, Çerkez, Laz, vb. olsunlar, bu kanlı kıyamette birbirlerini boğazladılar; 1912’den 1922’ye değin süren hesaplaşmanın kördüğümünü Mustafa Kemal kılıçla çözdü.

*

‘1923 Aydınlanma Devrimi’ bu kanlı kıyametle birlikte gerçekleşmiş, ‘laik cumhuriyet’le Anadolu’da yeni insan doğmuştur; bu aşamadan geriye dönüş olanaksızdır.

Cumhuriyet, Türkiye için ne demektir?..

• Yazı devrimi demektir.

Artık kimsenin gücü, Arap harflerine geri dönüşü sağlamaya yetmeyecektir.

• Cumhuriyet dil devrimi demektir. Halkın dili devletin dili olmuştur. Bundan böyle hiçbir güç Osmanlıcayı canlandırmaya yetmeyecektir.

• Cumhuriyet devleti “Aydınlanma” demektir.

Artık hiçbir güç aklın inançtan, bilimin dinden bağımsızlaşmasına engel olamayacaktır.

• Cumhuriyet devrimi ‘Medeni Kanun’ (Yurttaşlar Yasası) demektir.

Hiç kimsenin gücü 1926’da yürürlüğe giren Medeni Kanun’u değiştirip şeriat kökeninden kaynaklanan Mecelle’yi geriye getirmeye yetmeyecektir.

• Cumhuiryet devrimi yeni saat, yeni takvim, ondalıklı ölçü sistemi demektir...

Hiçbir güç eski saat, eski takvim, okka, endaze, arşın gibi ölçütleri geri getiremeyecektir.

• Cumhuriyet yurttaşlıkta ve insanlıkta kadın haklarına kavuşmak demektir...

Hiçbir güç kadınların cumhuriyetle verilen haklarını geri almaya yetmeyecektir; bir erkek kadına “Boş ol” dediği zaman ‘medeni nikâh’ bozulmayacaktır; kadınların seçme ve seçilme haklarını hiç kimse ellerinden alamaz.

• Cumhuriyet devrimi padişahlığın yıkılması ve hilafetin kaldırılması demektir.

Kim, hangi parti, hangi kurum cumhuriyeti kaldırıp padişahlık ve hilafeti geri getirebilir?..

• Cumhuriyet laik ve sosyal devlet demektir...

Kim ya da hangi güç, laikliği cumhuriyetin içeriğinden silebilir, Kemalist güçlerin anayasaya yazdığı sosyal ve sendikal emekçi haklarını kaldırabilir?..

• Cumhuriyet devrimi cins ayrımı yapmadan insan haklarına yönelme demektir...

Hiç kimsenin gücü cumhuriyet devriminin demokrasiye dönüşümünü durdurmaya yetmeyecektir.

*

Herkesin gözlerini geçmişin kavgalarından ayırıp geleceğe çevirmesinde, İsmet Paşa’nın dediği gibi “saymakla bitmez yararlar” vardır. 1923 Devrimi, tarihte eşine az rastlanır bir kanlı kıyametten çıkışı sağlayan ‘çağdaş sentez’dir.

Günümüzde emperyalist rekabet etnik savaşları körüklüyor, kapitalizmin sömürüsü İslam köktendinciliğini kışkırtıyor. Ancak bu sorunlar ‘laik cumhuriyet modeli’ içinde çözümlenecektir. Kimsenin kuşkusu olmasın ki 21’inci yüzyıla yaklaşırken Anadolu’da demokrasiyi kuracak olanlar, yine cumhuiryetçilerdir.

Cumhuriyetçilerin dışında, demokrasiyi amaçlamış bir güç görülmüyor.

(30 Ekim 1997 tarihli yazısı)



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Patrikhanenin Sicili... 11 Haziran 2012
Mumcu'nun Saptamaları... 7 Haziran 2012

Günün Köşe Yazıları