Tünelin Sonu Kriz!

25 Şubat 2015 Çarşamba

“Türkiye ekonomisinin son 10 yıllık özeti; her alanda borçlanma, ithalat, cari açık ve üretimsizlik... 2002 yılı sonunda hane halkı 100 liralık kazancının 3.4 lirasını borçluyken bugün 100 liralık kazancının 55.2 lirasını borçlu. Riskler devasa boyutlara ulaştı. Balon patlamak üzere” diyor Bartu Soral ve ekliyor: Üstelik yaklaşan ekonomik kriz riskine karşı hiçbir önlem alınmıyor.
Eski Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) Türkiye Müdürü, kalkınma ekonomisti Soral ile yeni kitabı “Tünelin Sonu Kriz” hakkında konuşmak üzere buluşuyoruz. Soral, AKP iktidarı tarafından çizilen tablonun, açıklanan rakamların gerçeği yansıtmadığının altını çiziyor, üstelik bunu verilerle ortaya koyuyor:
- 2009-2013 yılları arası gelişmekte olan ülkeler ortalama yüzde 5.33 oranında büyüdü. Türkiye ise yüzde 3.91’lik büyüme oranı ile “gelişmekte olan ülkeler” ortalamasının altında bir performans gösterdi. Buna karşın aşırı borçlandık ama borçlandığımız kadar büyüme yaratamadık. 2008 yılından itibaren alınan her 1 dolar dış borç sadece 0.45 dolarlık büyüme yarattı. Son altı yıl içinde dış borç 121 milyar dolar artarken milli gelir sadece 55 milyar dolar arttı.
- Dolar olarak ve düşük kur ile verilen 10 bin dolar kişi başı gelir yanıltmaca. Dolar kuru reel değerin yüzde 75 civarın da üstünde. Kur reel değerinden işlem görse kişi başı gelir 5 bin dolar civarında. Kaldı ki kişi başına gelir bir ortalama. Bu dönemde yılda ortalama yüzde 4.5 büyüyen gelirin paylaşımında Türkiye OECD ülkeleri arasında yüz kızartıcı bir yere sahip. Nüfusun en zengin yüzde 20’lik kesimi toplam gelirin yüzde 46’sını alırken en yoksul yüzde 20’lik kesim toplam gelirin sadece yüzde 6.1’lik kesimini almakta ve yoksulluk sınırının altında yaşamakta.
- Türkiye sanayisi emek yoğun düşük teknolojiye hapis olmuş durumda. 2004-2013 arası yüksek, orta-yüksek ve ortadüşük teknolojiye dayalı sektörler net ithalatçı olarak dış ticaret açığı yaratırken net ihracatçı olan ve dış ticaret fazlası yaratan yegâne sektörler emek yoğun düşük teknolojiye dayalı sektörler.
- Amerika Merkez Bankası Fed’in 2014 tarihli raporunda yer alan risk analiz testinde Türkiye önde gelen 15 büyük gelişmekte olan ülke içinde en kırılgan olarak tanımlanıyor. Kullanılan altı kritere göre kamu borcu hariç tamamında Türkiye en kötü sınıfında yer alıyor. Veriler Türkiye’nin büyük bir düzeltme yaşamak zorunda olduğunu açıkça ortaya koymakta.
Özetle AKP iktidarının 10 yıldır göz boyama ile yürüttüğü ekonomi politikası artık sürdürülemez boyutlara ulaşmış durumda. Şu anda vatandaş da özel sektör de gırtlağına kadar borçlu. Yaklaşan seçimler, siyasi riskler, çözüm süreci, Ortadoğu batağı derken bir de nurtopu gibi ekonomik krizimiz olmak üzere.
Bartu Soral “bütün veriler bize durumun gittikçe bozulduğunu gösteriyor ama henüz büyük bir deprem yaşanmadı” diyor ve “derhal tedbir alınması, ekonomide rotanın değişmesi gerekiyor” diye uyarıyor. Kitabında bir “yeniden kalkınma programı” çerçevesi de çizmeye çalışıyor.

Dolar fiyatı Türkiye için ateşle dans
Soral’a gelinen noktada ekonominin önündeki en büyük riskin ne olduğunu soruyorum. “Şu anda Türkiye için ateşle dans doların fiyatı” diyor ve zaten bütün faiz tartışmalarının da bunun için yaşandığını belirtiyor: “Faiz düşerse dolar fiyatı yükselecek. Reel sektörün döviz açık pozisyonu 2005 yılında 27 milyar dolar iken bugün 180 milyar dolar. Ancak bu kadar yüksek dış borca karşılık yıllık ihracat kapasitesi çok düşük. Son 6 ayda yaşanan parasal genişlemeyi en verimsiz kullanan ülke Türkiye oldu. Bu dengenin iyi kurulmaması şirketlerin küçülmesine hatta iflasına kadar gider bu da zaten sorunlu olan istihdamın daha da daralması anlamına gelir.”  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları