İradeyi Esir Vermemeliyiz!

26 Şubat 2015 Perşembe

Nükleer, biyolojik ve kimyasal silahlar, insanları toplu olarak katlettiği için evrensel dilde, “kitle imha silahları” olarak adlandırılır. Ancak çağımızda savaşları kazanmak için kitle imha silahları yerine, deyim yerindeyse kitle imal silahları kullanılıyor. Böylece ülkeyi ya da hedef bölgeyi yönetenler, kontrol edenler, oradaki insanların çoğunluğunun kendilerini mutlak olarak kabul etmesini sağlıyorlar.
Çağımızın iletişim araçları, buna son derece uygun. Bunları etkili bir şekilde kullandığınızda, her şeyinize evet diyecek bir kitle imal edebilirsiniz.
Küresel aktörler, hedef ülkeleri kontrol altında tutmak için artık klasik savaş silahlarıyla değil, algı operasyonlarıyla ilerliyorlar. Bu tabii ki sadece küresel aktörlerin tekelinde bir yöntem değil; ülke yöneticileri de kullanıyor.
Devir algı devri...
Ne söylersen söyle, söylediğin karşı tarafın anladığı kadardır sözünü algı devrine göre şöyle değiştirebiliriz:
İletişimi öyle kullan ki, ne söylüyorsan karşındaki onu düşünsün!

***

Peşrevi biraz uzattık ama Türkiye’de AKP iktidarının başarılı olduğu alanların başında algı operasyonu geliyor. Eline geçirdiği medya gücüyle en kötü tabloyu bile pembeleştirebiliyor.
Büyük bir başarısızlık, olağanüstü bir başarı gibi gösterilebiliyor.
Halkın, daha iyiyi aramak yerine, mevcutla yetinmesi sağlanabiliyor.
İş dünyası gerçeği anlatmak yerine, dünyanın en iyi ekonomisi diye bir tablo çizebiliyor.
Bütün bunların devamında toplumun en azından yarısı algı operasyonuna boyun eğip başka bir şey düşünemez hale geliyor.
Süleyman Şah’ın türbesinin Türkiye sınırındaki mayınlı araziye getirilmesi yukarıda özetlediğimiz durumu bir kez daha gündeme getirdi. Tüm dünya medyası, Türkiye’nin Suriye’deki uluslararası hukukla kendisine ait olduğu onaylanmış bir toprak parçasından çekildiğini duyuruyor. Üstelik çekilme sonrasında türbe olarak belirlediği yerin de hukuksuz olduğunu işliyor; ama hükümet medyası şunu söylüyor:
“Dünya bize hayran... Tüm dünya bize saygı duruşunda...”

***

Algı operasyonun bir başka hedefi ise şu:
AKP zihniyeti gibi düşünmeyenlerin iradesini esir alıp onları yenilgiyi kabul ettirmeye zorlamak.
Bu, öteden beri savaşlarda, keskin mücadelelerde kullanılan bir yöntemdir.
Savaş stratejisi denince akla gelen başlıca isimler olan, çok farklı çağlarda çok farklı coğrafyalarda yaşamış Sun Tzu ve Clausewitz’in üzerinde birleştikleri stratejilerden biri budur; derler ki en kestirme zafer rakibinin iradesini teslim almaktır, bunu başardığın an mücadeleyi baştan kazanmışsın demektir.
Türkiye’de pek çok kişi, kendilerince haklı gerekçelerle AKP iktidarının kısa sürede gitmeyeceğini, önümüzdeki dönemde de iktidarda kalmaları halinde her şeyin daha da kötüleşeceğini düşünüyor.
Öyle insanlar var ki bunun terse çevrilebileceğini, bu kadar da kötümser bakmamak gerektiğini söylediğinizde size, suç işlemişsiniz, çok fena bir şey yapmışsınız gibi bakıyorlar.
Dağlar ne kadar yüksek olursa olsun,mutlaka bir yanı yoldur. Örneğin sosyal medyadaki bilinçli bireyler bu yolun yapıtaşlarıdır.
AKP’nin bu karanlık algı operasyonları karşısında mücadele için birinci koşul, irademizi esir vermemektir.
İrademizi sağlam tuttuğumuzda devamı gelecektir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Seçimden sonra! 26 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları