Çiroz Ahmet’in Sandukası

26 Şubat 2015 Perşembe

Ömer Seyfettin (11 Mart 1884/6 Mart 1920) öykücülüğümüzün köşe taşlarından biridir. Pembe İncili Kaftan, Diyet, Başını Vermeyen Şehit hemen anımsanan öykülerindendir.
Ziya Paşa’nın (1825-1880) şiirde yaptığını o
da öykülerinde yapmıştır.
Saygıyla andığım Türkçe Hocamız Kenan Tanpınar ile Edebiyat Hocamız Mahir İz sayesinde çok öyküsünü okumuşuzdur.
Büyük başarı olarak yutturulmaya çalışılan ve Süleyman Şah ile iki korucunun sandukalarının Şah Fırat Operasyonu ile taşındığını okuyunca aklıma düştü.
“Kerâmet” adlı öyküsünü bulup yeniden okudum. (Google ya da Yandex’e girip “Ömer Seyfettin + Sanduka” yazarsanız siz de okuyabilirsiniz.)

***

Yangın çıkan mahallenin ortasında yeşil boyalı bir türbe varmış. Mahalleli korku ile karışık olan biteni seyrederken kaşarlarmış bir külhanbeyi olan Çiroz Ahmet de kurtarılan eşyalardan payına düşeni sırtlanıp götürmeyi düşünüyormuş. Mahalleli çok fakir olduğundan, yatak yorgandan başka kurtarılan eşya da yokmuş.
“Çiroz Ahmet yeşil boyalı türbenin penceresine sokuldu. Kör bir kandilin hafifçe aydınlattığı sandukaya baktı. Başı ucunda iki büyük şamdan duruyordu. Sandukanın iki tarafında iki seccade yayılı idi. (...) İçinden ‘şamdanlar onardan yirmi... Seccadeler on beşerden otuz... Kitaplar mutlak yazmadır, yirmi de onlar, etti yetmiş’ dedi. Yeşil boyalı kapıya gitti. Dayandıkça kapı çatırdamaya başladı. Nihayet küt etti açıldı. (...) Zihni hemen vurgun planı tertibine başladı. Şamdanların mumlarını yere attı. Rahlelerdeki kitapları alıp belinden çıkardığı Trablus kuşağına sardı. (...) Yavaşçacık seccadeleri topladı, bunları beygirin üzerine çul vurur gibi sandukanın üzerine örttü. Sandukaya dayandı. Sanduka birden bire kaydı. ‘Vay canına yere mıhlı dağılmış be’ dedi. (...)
Çiroz Ahmet sandukanın altında uzun müddet düşünmedi. Paldır küldür kapıdan çıktı. Gürültüye başını çeviren halk şaşırdı. Herkes olduğu yerde kaldı. İşte evliya kalkmış yürüyordu. Tulumbalar durdu. Şiddetle esen rüzgâr birdenbire durdu. İtfaiye askerleri korkularından ellerindeki baltaları, kancaları, hortumları düşürdüler. Sanduka yangına doğru yürüyordu. İki tarafa açılıp yol veren ahali korkudan titriyordu. Sanduka, korkunç manevi bir heybetle sallana sallana aralarından geçti, karanlıkta kayboldu.
Türbeden evvelki iki ev de ateşten kurtulmuştu. Yanmayıp evliyasız kalan türbe yine mahalledeki kutsiyetini korudu. Yalnız okuyanlar eskisi gibi yüzlerini boş binaya çevirmiyorlar, kıbleye bakıyorlar. ‘İki gözüm yangın gecesi bu tarafa gitti’ diyorlardı.”

***

Ömer Seyfettin ve edebiyat tarihinden özür dilerim. Öyküyü böyle özetledim.
Öyküdeki mahalleden gelelim AKP mahallesine.
Ortadoğu yangınından sanduka kaçırma uygulamasına övgülerden geçilmiyor.
Daha önce de yazdığım gibi yenilgileri başarı olarak anlatmaktaki başarılarına hayran olmamak elde değil...
Öyküdeki mahallelilerden de önemli bir farkları var. Onlar gibi “Bu tarafa gitti” değil, “Eşme köyüne gitti” diyecekler.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları