‘Bellrock(*)’ – ‘Five Hills(**)’! (13)

27 Şubat 2015 Cuma

Devlet yönetiminin başındaki “makama” dünyada değişik adlar verilir. Demokratik ülkelerin bu makamı için “cumhurbaşkanlığı, başkanlık”, genelde “devlet başkanlığı” denilir.
Örneğin, Osmanlı’da “sultanlığı” yıkıp Ankara “Bellrock’ta” Türkiye Cumhuriyeti’ni yani “halkın cumhuriyetini” kuran Mustafa Kemal Atatürk’e “cumhurbaşkanı” denildiği gibi…
Özellikle petrol zengini Arap ülkelerindeki “devlet başkanlarına”; “emir, şeyh, kral” gibi adlar veriliyor. “İmparator, padişah” gibi kavramlar vardı. Bir zamanlar, bazı ülkelerin “liderlerine”, örneğin Almanya’da Adolf Hitler’e, İtalya’da Benito Mussolini’ye, İspanya’da Francisco Franco’ya “diktatör” denilirdi… Onlar da acı sonları ile lanetlenerek tarihe gömüldüler.

***

Şimdi Türkiye’de “Five Hills’de”, görkemli sarayında kendisini “sultan” olarak gören kişi, yakın tarihe kadar “başkanlık, başkanlık” diye tutturmuştu… Bu da yetmemiş olacak ki son konuşmasında “başkanlık değil, liderlik istiyorum” diyerek bilinçaltını ortaya çıkardı.
AKP’nin kurucularından, eski başkan yardımcılarından, 3 dönem milletvekilliği yapan Dengir Mir Mehmet Fırat, “Türkiye buz gibi otoriterleşmeye, hatta diktatör devlet yapısına gidiyor. Her gün anayasayı ihlal eden bir cumhurbaşkanı var!” demez mi?

***

ABD’deki “başkanlık” gibi değil de “tüm yetkileri başkanda toplayan liderlik” istemenin “altyapısını”, TBMM’de “tartışılan” İç Güvenlik Paketi Yasa Tasarısı oluşturacak. Türk muhalefetini bırakıp demokratik ülkelerdeki yorumlara göz atalım!
İngiliz Financial Times gazetesi, “Türkiye demokrasisi polis devleti olma yolunda” başlığından sonra şöyle yazdı:
“İktidara sarılışı ile ülkenin küresel saygınlığını azaltan Erdoğan, Türkiye’yi kendi çevresinde inşa ettiği otoriter bir devlete dönüştürürken, çok az itidal gösteriyor. Eğer daha da ileri gitmesine izin verilirse, Türkiye artık bir demokraside olması gereken temel standartlara sahip olmayacak. Seçimler yaklaşırken geçmişte liderliğini sarsmış olan gösterileri yıldırmak için, kamu düzeni üzerinde kısıtlama olsun istiyor!
Erdoğan’ın otoriterliği, Türkiye’ye birkaç açıdan zarar veriyor. Bölgedeki öteki ülkelerin makul biçimde özeneceği bir demokrasi olarak saygınlığını zayıflatıyor. Türkiye’nin uluslararası alandaki yerine de zarar veriyor. Bölgede stratejik bir oyuncu olan Türkiye’nin dış siyasası şu anda Erdoğan’ın kişisel heveslerine göre yönetiliyor!”
Uluslararası Af Örgütü, tasarının “Birleşmiş Milletler Kolluk Güçleri Görevlileri Tarafından Kuvvet ve Ateşli Silah Kullanılması Hakkında Temel İlkelere” aykırı olduğunu şöyle açıkladı:
“Türkiye zaten barışçıl protesto hakkının engellenmesi ve ateşli silahların kullanılması dahil olmak üzere, polisin aşırı güç kullanımı ve siyasi kovuşturmalar hususunda kötü bir sicile sahiptir!”
Valilerin yetkilerinin genişletilmesini de eleştiren örgüt, “Hükümetle bağlantılı yolsuzluk iddialarını yürüten binlerce polisin görevlerinden alındığı ve adli soruşturmaların bağımsızlığının zarar verici bir yıpranmaya uğradığı bir döneme gelmesi endişelerimizi artırıyor. Cezai soruşturmalar, savcıların bağımsızlığını yıpratmakta ve hukuk önünde eşitlik ilkesini tehlikeye atmaktadır!” diyor.
ABD merkezli “Freedom House (Özgürlük Evi)adlı kuruluşun Avrasya Müdürü Susan Corke tasarıyı dünyaya şöyle tanıttı:
“Yasa, arama ve gözaltı üzerindeki kritik önemi taşıyan denetimlerden mahrum bırakırken, siyasilerce atanan valilerin polis harekâtını gözetlemeleri, sorunu daha da azdıracak. Polisin protestoculara karşı ateşli silah kullanma kapsamını genişletmek, tehlikeli ve güvenlik güçlerinin güç kullanmasına ilişkin BM yönlendirici ilkelerine aykırıdır. Türk demokrasisinin geleceğinin bu yasa ile belirsizliğe girdiğini söylemek abartılı olmayacak!”
Çeşitli meslektaşlarımızın yanı sıra Cumhuriyet karikatüristi Musa Kart, Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar, yazarımız Çiğdem Toker’den sonra eski Türkiye güzeli, manken Merve Büyüksaraç da (26), toplumsal iletişim dünyasındaki bir paylaşımı nedeniyle cumhurbaşkanına hakaret suçundan dava edildi. Büyüksaraç’ın “Benden bile korkuyorlar!” sözü her şeyi açıklıyor.

***

Ergenekon, Balyoz, 28 Şubat denilerek 72 general ile birlikte yaklaşık 400 subay demir parmaklıklar arkasına atılınca, Necdet Özel adındaki subay Genelkurmay Başkanı yapıldı.
Sultandan mı Veziriazamdan mı “komut” aldığı belli olmaksızın bir askeri planla Suriye’deki Türkiye Cumhuriyeti’nin toprağını arkasına bakmaksızın terk eden bu komutana, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli “Sayın Paşa, senin için vatan nedir? Yoksa Harbiye’de vatan konusu işlenirken dersten mi kaçtın” diye sordu!
Önce Sultandan gelen “Sen, Genelkurmay Başkanımızın atılacak tırnağının bir paresi dahi olamazsın!” yanıtını, Veziriazamın “Ey Bahçeli! Edep nedir bilir misin” sorusu izledi. Bahçeli “Edepsiz kime denilir, bilirim!” demedi, ama şu tepkiyi gösterdi: “Tırnak herkeste vardır. Mertlik er kişiye hastır. Tek tırnaklılar gibi dörtnala kaçmaktansa, vatanın yanında durmak en doğru olanıdır!” Bir yanlışlık yapmamak için “tek tırnaklı hayvanlar” hangileridir diye araştırdığımda karşıma “eşek” çıktı!

***

Suriye’deki “sultan-mat” harekâtının baş mimarı, bu ricatın başarısını överken “Hiçbir askerimizin burnu kanamadı!” dedi. Oysa askeri fotoğrafçı Başçavuş Halit Avcı şehit düşmüştü. Şehidin eşi 8.5 aylık hamile idi. Gözleri o kadar dönmüştü ki bu gerçeği bile göremiyordu!
(*) Çankaya – (**) Beştepe  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları