‘Kalkınmacı Devlet’miş!

01 Mart 2015 Pazar

Tartışma koyulaşıyor, kuşkular derinleşiyor. Tünelin ucunda görünen ışık ya karşıdan gelen ışığı güçlendirilmiş TOMA’nın farıdır ya da gün ışığı; ne olduğu ne olacağı bize bağlıdır. Tartışmanın önemli kilit noktaları var. Bunlardan birincisi diktatörlük heveslerinin nasıl kırılabileceği, polis devletine geçişin nasıl önlenebileceği, kısacası; AKP’nin nasıl yenilgiye uğratılabileceğidir. Burada ittifaklardan, seçim işbirliklerinden söz ediliyor ve soldaki farklılaşma “ittifaklar ilkeleri zedeler mi?” kaygısından kaynaklanıyor. Mümkündür. Bu soruya şimdilik verilebilecek yanıt; “mümkündür, size bize bağlıdır” olabilir. Dahası “ölümden korkup da gün saymak” siyasi mücadelede geçersiz, işe yaramaz bir kaygıdır.

***

İkinci ve önemli tartışma konusu HDP’nin durumu ve tutumudur. HDP seçime parti olarak girmeye karar verdi; karşısında yüzde 10’luk aşılması güç bir baraj engeli var. Aşabileceklerini düşünüyor, en küçük bir destek önemli olduğu için de sol partilerin, ama asıl olarak Haziran Hareketi’nin desteğini almak istiyorlar. İşte tam burada küçümsenmeyecek bazı engeller ortaya çıkıyor. Bu engellerden en önemlisi HDP’nin AKP ile ilgili düşünceleridir. HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın sözleri bu konuda bize açık bir fikir veriyor.

***

Demirtaş T24 sitesinde Hakan Aksay’a verdiği söyleşide AKP’yi şöyle tanımlıyor: “AKP’nin ana referansının İslam olduğunu da düşünmüyorum. Onu motive eden temel mesele ekonomik çıkarlar, bu çıkarlar etrafında birleşiyorlar. Neoliberal ekonomiyi savunan, kapitalizmin nimetlerinden faydalanan bir koalisyon bu.” Devam ediyor: “Ortada bir ‘İslamileştirme’ hareketi falan yok. Bizde bildiğimiz klasik kapitalist soygun ve talan düzeni, buna bağlı postmodern bir kültür dayatması gündeme geldi. Burada da, Suudi Arabistan’da ve başka ülkelerde de yaşanan bu: Kapitalizmin en bayağı, en ucuz, en vahşi hali. Ve özellikle Kemalist laiklerin AKP’ye bu kadar İslamcı bir kimlik vehmetmeleri bir hatadır. Buradan bir muhalefet yapılması da bir hatadır. Soldan muhalefet yapılması lazım, emek teorisi üzerinden, antikapitalist teori üzerinden muhalefet yapılması lazım. Antiislamcı tez üzerinden değil.”

***

Alıntı uzun oldu ama HDP’nin Haziran Hareketi ile Alevi örgütlerinin ortaklaşa gerçekleştirdiği “bilimsel ve Laik eğitim” eylemlerinden neden uzak durduğunu göstermesi açısından önemlidir. Demirtaş, kapitalizmle İslamcılığı birbirinden kesin çizgilerle ayırıyor. Oysa bizim de içinde boydan boya yer aldığımız Ortadoğu’nun temel karakteristiği, kapitalizm ile İslamcılığın birbirini bütünlediği, kapitalist sömürünün İslamcılığın büyük uyutma projeleri ile fena halde rahatladığı ülkelerden oluşmasıdır. Demirtaş soldan çakıyor, sol örgütleri ittifaka çağırıyor da aynı zamanda İslamcılığı bir tehlike, bir tehdit olmaktan çıkartarak, laikliğin ortadan kaldırılmasına yol açan iktidar projelerini görmezden gelerek çiziyor ittifak politikasını.

***

Buna ek ve kuşkuları artıran durum, “neoliberal parti” tanımıyla rejim değişikliği günahından arındırılan AKP ile “çözüm süreci” kapsamında, son ortak açıklamadan da anlaşıldığı gibi bir “müzakerenin” sürdürülüyor olmasıdır. Komplo teorilerine gerek yok ama bu önemli konuyu antidemokratik bir yasa tasarısının gölgesinde müzakere ettiğiniz, İslamcı olmadığı konusunda tezler geliştirdiğiniz partiye karşı tutumunuz, kusura bakılmasın, ciddi kuşkular yaratır. Üstelik “sarayda ağırlanma onuruna” erişmiş kimi bilimciler AKP ile ilgili “pek yeni, pek güzel, pek işe yarar” tanımlar yaparken. Birini duymak ister misiniz?

***

Fuat Keyman Radikal’de anlatıyor: “Erdoğan’ın istediği, Türk tipi bir başkanlık sisteminden daha çok, Latin Amerika ve Güney Asya kalkınmacı devlet örneklerinde görüldüğü gibi bir sistem: Yetkinin başkanda toplandığı, başkanın, yürütme ve yasamanın başkanı olduğu, ve özellikle yargısal denge ve denetimden muaf hareket ettiği, bu yolla da hızlı karar alabildiği, kalkınmacı bir yönetim modeli.”
İşte bakın bu “kalkınmacı devlet” güzellemesi, Demirtaş’ın laikliği tehlikede görmeyen, İslamcılıkla kapitalist sömürüyü birbirinden ayıran modeline pek uygun düşer. Keyman’ı bir yana bırakın ama bir siyasetçi olarak Demirtaş ittifak ararken solun aklıyla alay etmekten vazgeçmelidir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları