‘Hakaret Patlaması’na Dünyadan Tepki!

01 Mart 2015 Pazar

Birkaç gün önce o kocaman, gösterişli Adalet Sarayı’nın minicik, havasız, kasvetli bir odasına, tıkış tıkış sığışmaya çalışıyorduk. Can Dündar ve Çiğdem Toker yargılanıyordu!
Duruşma boyunca o havasız ortamda yargıcın arkasındaki fotoğraftan gözlerimi alamadım. Atatürk bize bakıyordu. Gözleri çakmak çakmaktı. Size emanet ettiğim ülkeyi ne hale getirdiniz der gibiydi...
Utançtan gözlerimi yere indiriyordum. Hukuk devleti olmadığımız için, mesleğimiz baskı altında can çekiştiği için, hırsıza “hırsız”, katile “katil” , yalancıya “yalancı” diyemediğimiz için utanıyordum.
Can ve Çiğdem yapmaları gerekeni yaptıkları için yargılanıyordu... Gerçekleri söyledikleri için... Halkı bilgilendirdikleri için... Mesleklerini, işlerini yaptıkları, sorumluluklarına sahip çıktıkları için... Biri “Fezlekeleri okumak hakkımız” diyordu; öteki İstanbul’da afet toplanma alanını satın alan kişinin, Topbaş’ın damadının ortağı olduğunu ortaya çıkarmıştı. Her iki duruşmada da suçlama nedeni “hakaret”ti...

Uluslararası PEN’in çağrısı
Duruşmanın ardından Uluslararası PEN Yazarlar Birliği, anında Can Dündar’a bir destek kampanyası başlattı... (Genellikle Uluslararası PEN’in çalışmalarında bir simge isim seçiliyor. Ama kampanyadaki talepler tüm benzer durumdakileri kapsıyor.)
Merkezi Londra’da bulunan Uluslararası PEN, Can Dündar’ı dünyadaki tüm yazar örgütlerine tanıtıp tüm PEN merkezlerinden Erdoğan ve Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’a mesaj yollanmasını, bu davanın düşmesi için çağrıda bulunulmasını talep etti.
Uluslararası PEN yaptığı çağrıda, siyasi yetkililere, politikacılara yönelik eleştirilerin özel şahıslara yönelik eleştiriden çok daha geniş bir alanı kapsadığı ve uluslararası anlaşmalarla da “hakaret sayılmayacağını” vurguluyordu.
Çağrıda ayrıca AİHM’nin Erbil Tuşalp örnek kararı ve Türkiye’nin imza attığı uluslararası kararlara uyması gerekliliğinin de altı çiziliyor.

Basın Enstitüsü’nden tepki
Can Dündar ve Çiğdem Toker yalnız değiller.
Sayısız gazeteci “hakaretten” sorgulanıyor, gözaltına alınıyor, tutuklanıyor.
Hukuk devleti olmadığımız için, anayasaya rağmen, hukuk ve ceza yasalarına rağmen, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına rağmen hakaret suçlamaları çığ gibi büyüyüp mesleği yapılamaz hale getiriyor.
Viyana merkezli Uluslararası Basın Enstitüsü’nün (IPI) Türkiye Ulusal Komitesi’ni oluşturan Basın Enstitüsü Derneği, önceki gün genel kurulunda bu konuya dikkati çekti.
Son bir yıldır Türkiye’de basın özgürlüğünü kısıtlayan siyasi iktidar kaynaklı uygulamaların daha da ağırlaşarak çeşitlilik kazandığı; bu baskı yöntemlerine son dönemde gazetecilere karşı birbiri ardına açılan hakaret davalarının da eklendiğini kaydetti.
Basın Enstitüsü Derneği, “İktidar sahiplerine hakaret suçlaması, gazetecilerin tutuklanma ve hapis cezalarına çarptırılma gerekçesi olamaz, olmamalı” diyor.
Bu amaçla kollar sıvandı. IPI Merkezi, Türkiye’deki basın meslek örgütleri, hukukçular ve barolarla işbirliği içinde uluslararası boyutu da olan kampanyalar düzenleyecek...
Evet dünyanın ülkeme karşı tepkisi elbet benim için de önem taşıyor.
Ama inanın benim içimi en çok acıtan, dünyanın tepkisinden çok, Atatürk’ün o bakışları ve geleceğe ettiğimiz ihanet!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları