Şiddet ve Yoksulluk...

01 Mart 2015 Pazar

Çaresizliğin resmidir.
Edvard Munch.

Bir ülkede şiddet neden kol gezer? Diyelim ki, ülkemiz gerçek potansiyelini kullanan, tarımda kendi üretimini yapan, sanayisi gelişmiş bir ülke olsun. Bunun anlamı şudur, insanların cebine giren para artmıştır. Herkesin iş güvencesi vardır. Gelecek kaygısı nispeten hafiflemiştir. Aileler, çoluk çocuk pikniğe giderler, mangalda mis gibi et kokusu çevreye yayılır. Babalar çocuklarıyla top oynarlar anneler, teyzeler tatlı bir dedikoduya dalarlar, evin büyük kızı doktor çıkmış, evlenmek üzeredir. Aileler kredi almadan, onlara bir ev döşeyecekleri için mutludurlar. Kızın da kocasının da işleri garantidir.
Hayal ediyoruz ya, ülke kendi tarımını kendi kontrol ettiğinden şimdilerde uluslararası şirketler istediği için ekilmeyen tütün ve haşhaş bitkisi Ege’nin çok verimli ovalarında rüzgâra karşı salınmaktadır. Özellikle de Türk haşhaşı çok değerli olduğundan, Ege köylüleri giderek zenginleşmişlerdir. Memleketlerini çok severler, kimsenin aklına büyük kentlere göç etmek gelmez. Yazı bağ evlerinde tütün kırarak ve hasatta en güzel giysilerini giyip, zeybek oynayarak yeni bir yılı karşılarlar. Çocukları toprağın ve onun verdiklerinin değerini küçük yaşlarda kavradıkları için kendilerini adeta toprağa adarlar ve en büyük rekabet daha fazla haşhaş bitkisi yetiştirmek içindir.
Şimdi ülkenin bir başka ucuna gidelim. Suruç’a, en uçta, kıyasıya çatışmaların devam ettiği Kobani’ye on adım mesafesinde. Şimdilerde burada kimsenin tarımla uğraştığı yok, oysa Suruç’un simgesi nar! Çünkü bir zamanlar buraları narın anavatanıymış. Suruç ovası da yüzyıllar boyunca en iyi sulu tarımın yapıldığı bir ovaymış. Şimdi bu ova kupkuru ve Suruç’ta tarımla uğraşan yok. Gençler kendilerini büyük kentlere atmışlar, en azından büyük kentlerde kol kuvvetiyle yapılan işlerde çalışmak mümkün. Ne olmuş da yüzyıllar boyu tüm zamanların en iyi tarımının yapıldığı Suruç Ovası kurumuş? Atatürk Barajı yapıldığında yeraltı sularının yolları değişmiş. Kuruma başlamış, daha sonra da ovaya su verilmemiş. Susuz kalan toprak ne olur?
Oysa o güzelim, toprağı çok verimli ova kurumamış olsaydı, bugün Suruç ve çevresi tarım zengini bir bölge olacaktı. Bu zenginlik bütün bölgeye yayılacaktı. Kimse durup dururken kentini bırakıp büyük kentlere göçmez. Bölge ayrıca kadim bir medeniyet bölgesidir. Gerçek anlamda bir turizm projesi bu bölgeyi, tümüyle bir başka gelir düzeyine atlatabilir!
Ve turizmin girdiği bölgelerde dincilerin olumsuz etkisi kendiliğinden hafifler, dağa çıkmak da daha farklı bir tercih olur.
Gelelim şiddete, şiddet temelde başarılamamış bir varoluşun dışavurumudur. Örneğin çocuklarıyla birlikte eşini vuran ve intihar eden insanların hikâyelerine göz attığımızda temelde, ekonomik bir neden görmekteyiz. Eylemi gerçekleştiren kişiler araştırıldığında ailenin gırtlağına kadar borca battığı görülmektedir. Kapitalist sistemin yeni kurtuluş yolu, herkesi ister işçi, ister beyaz yakalı, ister işsiz, ister emekli olsun herkesi ama herkesi borçlandırma üstünedir. Ve öyle bir an gelir ki, kişi çaresiz kalır ve ölüm bir çare olarak görülebilir.
Öte yandan, yoksulluk en çok toplumun en küçük hücresi aileyi etkiler. Evine ekmek götüremeyen baba, temelde karısı ve çocukları karşısında her daim eziktir. Ve bu eziklik çok zaman kadına ve çocuklara şiddeti getirir. Ezikliği en çok unutturan şey, alkol ve uyuşturuculardır. Ülkemiz özellikle büyük kentlerin varoşlarında uyuşturucu ve alkolün kol gezdiği bir ülke olma yolundadır. Bazı bölgelerde tüm aile uyuşturucu işinde çalışmaktadır. Polis buralara giremez ve buna karşı çıkan insanlar da şiddetin bir öznesi haline gelirler. Bunun örnekleri ülkemizde görülmeye başlanmıştır.
Cebine yeterince para girmeyen, çocuklarını nasıl okutacağını düşünen, bazen ev kirasını veremeyen bir insan temelde düzene öfkelidir. Ancak bu öfke ne yazık ki, ülkemizde yanlış yerlere yönelmektedir. Boşanan kadınlar öldürülür, baklava çalan çocuklar, taş atan çocuklar tutuklanır ve tutukevlerinde ses geçirmeyen, kamera olmayan “mavi odalarda” dövülür, tecavüz edilir.
Bu düzeni sürdürmek isteyen iktidarlar ise böyle verimli bir ortamda insanları sürekli ötekileştirerek, kendi seçmen kitlesini ötekine karşı tahrik ederler, öfkenin yön değiştirmesini sağlarlar.
Kısaca şiddet, yoksulluğun ortaya çıkardığı bir olgudur. Yok edilmesi kesinlikle ülkenin ekonomik olarak gelişmesiyle ilgilidir. Ve biz seçime giren partilerin ekonomik olarak ne önerdiğine bakmalıyız. Ne öneriyorlar?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları