Yaşar Kemal Öldü mü, Issız Acun Kaldı mı?

02 Mart 2015 Pazartesi

Onun, onların izinden yürüdüğüm için seviniyorum. Bir zamanlar, 50’li yıllarda onun çalıştığı gazetede çalışıyorum şimdi ben. Onun unutulmaz röportajlarını okuyarak heves ettim yazı yazmaya. Şimdi artık gazeteciler röportaj yapmayı unuttular; gidip birileriyle söyleşiyorlar; hatta gitmeden, görmeden şu elektronik posta üzerinden soru gönderip yanıt almak da modadır. Onun hikâyelerine özendim, hikâye yazmaya oturdum. Onun ağıtlarını, Sarı Defterlerini, romanlarını okudum içim ışıkla doldu. Bana “Türkçe işte budur, ne kadar güzeldir bu dil” dedirten odur. Onun kurucularından olduğu ANT dergisinde bir iki yazım çıktığında sevincim sonsuz olmuştu. Onun girdiği partiye Türkiye İşçi Partisi’ne girdim sonra. Şimdi arkasından yakılan ağıtlara bakıyorum da onun işçilerin, yoksulların, emekçilerin, sömürüye karşı direnenlerin aydını, militanı olduğunu, sosyalistliğini unutmuş gibiler. Nâzım’ın komünistliğini, militanlığını nasıl unutturmaya çabalıyorlarsa Yaşar Reis’i de “barışçı” deyip geçerek, işlerine geldiği gibi tarif etmek niyetindeler. Barışçıydı doğru, ama nasıl bir barışçıydı? Ezenle ezilenin barışını savunan bir barışçı mı? Sosyalistti Yaşar Reis, bağımsızlık ateşini yakan gençlerin aydınıydı.
1968 üniversite işgallerinin uykusuz çocuğuydum ve Yaşar Kemal Deniz’lerin başı çektiği o işgalcileri ziyarete gelen tek aydındı. Hapishanelerin, zindanların, sorguların hem sanığı hem de tanığıydı. O büyük ziyaretçisiydi hapishanelerin ve komutanlar, jandarmalar kenara çekilirlerdi o geldiğinde. O büyük, o zengin kuşağın efsaneleri birer birer terk ettiler bizi ve “geriye kalan nedir” diye ürkerek bakınıyoruz çevremize. Bir şey kaldı mı?
En son Beşiktaş’ta Mehmet Aksoy’un Nâzım heykelinin açılışında gördüm onu. Yorgundu ama yine de dağ gibiydi. Türkiye kötü bir zamanda, zorbalığın rejimin resmi adı haline geldiği, daha da geleceği, gazetecilerin adliye saraylarının koridorlarında sorgu sırası bekledikleri günlerde sırtını dayayacağı aydınını, romancısını, gazetecisini yitirdi. Bilmem ki bundan böyle onun gibi bir dağ bulabilir miyiz sırtımızı dayayacak? işte o da sonunda gitti. Halkın vicdanıydı, pek güzel söylendiği gibi “Türklerin Kürdü, Kürtlerin Türkü”ydü Yaşar Reis.
Peki, şimdi o öldü mü? O öldüyse “ıssız acun kaldı mı?” Sahipsiz mi kaldık, kötülere, kötülüğe mi kaldı dünya?

Okurlardan kısa kısa
Başlıkla içerik

26 Şubat 2015: sayfa 12: “Dış Haberler”: “Süryaniler Türkiye’ye öfkeli” başlıklı haberin 3. sütunundaki “Tikrit’ten insan kaldırmaca!” ara başlıklı kısmında Tikrit’ten hiçbir şekilde söz edilmiyor. Bu başlık neyin nesi? İlter K. Akbuğ

Foto galeriler
Gazetenizi severek okuyorum, sitenizden sürekli haberleri takip ediyorum ama yaptığınız foto-galerilerin sizin kalitenize yakışmadığını düşünüyorum. Mesela Beşiktaş maçıyla ilgili yaptığınız galeride incicaps’ten capsleri alıp galeri yapmışsınız. Alp Yavuz

Abonelikte eski yöntemi istiyoruz
Cumhuriyet aboneliğinin eskisi gibi olmasını istiyoruz. Biz Cumhuriyet alıntılarını Facebook, Twitter, e.posta v.b. yoluyla okumayan topluma ulaştırmaya çalışıyorduk. Oysa yeni abonelikle her bir makale, yazı ve haber için para ödemek gibi bir uygulamaya geçildi. Yani Cumhuriyet’te de kâr amacı öne mi geçti de bu uygulamaya geçildi. Hiç pratik olmayan bu uygulamadan acilen vazgeçilmesini diliyoruz. Saygılarımızla. İbrahim Gençay

Haberde bilgi ve duyarlılık birlikte olmalı
Ben düzenli bir Cumhuriyet okuruyum. Gazete ile ilk temasım sabah işe giderken oluyor genellikle. Hepimizin derin bir isyan ve acı hissettiği kadın cinayetleri karşısındaki duyarlılığınızı takdirle karşılıyorum.
Bir düşüncemi ve önerimi paylaşmak istiyorum, bugün gazetemizin ilk sayfasında yer alan başka bir kadın cinayeti haberi ile ilgili. Haber vahşet olarak tanımlanmış ve “şizofreni” ile bir arada. Şizofreninin bazı türleri özellikle de (belki de her zaman) düzenli ve kontrollü tedavi alınmadığı durumlarda bu tür acı sonuçlara yol açabiliyor ve “vahşet”ten ziyade iki taraflı bir mağduriyete karşılık geliyor benim fikrimce.
Şizofreni ve diğer psikotik durumlar içeren hastalıkların geçtiği, pek çok habere pek çok gazetede e-posta yoluyla karşı çıktım elimden geldiğince. Bu akıl hastalığı ve vahşet bir arada kullanılabilir ama daha açıklayıcı bir içerik ya da daha az damgalıyıcı bir üslupla. Örneğin hastanın sürekli tedavi alıp almadığı çok ama çok önemli bir haber unsuru olarak ele alınmalıdır. Akıl hastalıklarında düzenli tıbbi yardım alabilmek ve bunu birey ve ailesi giderek yalnızlaşmadan yapabilmek o kadar zor şeyler ki. Bu tür tedavilere rıza gösterebilmek doktorların/uzmanların ilgi ve çabasıyla üstesinden gelinebilecek bir durumken bu minvalde sağlık hizmeti alabilmek ne yazık ki çok mümkün olamıyor.
Belki muhabirlerin bu hastalıklara ilişkin bilgi sahibi olmaları haberin dilini ve içeriğini daha doğru ve etkili kılabilir. Bir de “şizofren tedavisi” değil “şizofreni tedavisi” olmalıdır. Şizofreni hastalığın adı, şizofren de bu hastalığa tutulanların sıfatıdır. Dün koskoca bir başkan “....bu değişikler....şu şu durumların da yargılanmasını sağlar” ya da “.... yargılanabilmesinin yolunu açar” yerine “.....yargılanmasına yol açar diyordu” tıpkı yeni kuşak TV muhabirlerinin sıkça yaptıkları gibi. Teşekkür ederim. Kolaylıklar dileği ile... Ayşen Köse

Dizi ekranı köşesinin içeriği şaşırttı
23 Şubat tarihli Cumhuriyet’te “Dizi Ekranı” bölümünü görünce gözlerime inanamadım; kesinlikle dünyada düşünebileceğim en son şeydi. Yazınızda belirtmiş olduğunuz “daha fazla okura ulaşabilmek atılımı”nı bu tür içeriklerle gerçekleştirmeyi aklınızdan bir kez bile geçirmiyorsunuzdur umarım. Sizden çok rica ediyorum, okurlarınızın yüzde kaçının dizi izleyicisi olduğunu saptadıktan sonra bu içeriğin gazeteye koyulup koyulmayacağına karar veriniz. Ayrıca, bu tespitinizi bizimle paylaşırsanız çok sevinirim. Aksi halde Yeni Türkiye ile uyumlu bir Yeni Cumhuriyet şokunu yaşatmış olacaksınız bizlere. Kolaylıklar dilerim. Canan Arısoy

CHP Erdal İnönü’yü unuttu mu?
Cumhuriyet yazarları, esas birliğin CHP+HDP olması gerektiğini ağız birliği etmiş gibi hiç anmıyorsunuz. Aslında esas güç birliği budur. Küçük partiler bunun cazibesine kapılıp, katılır. Ama görünen o ki şimdiki CHP yöneticileri Erdal İnönü’nün yanına varamadılar bile. Belki aklı başında CHP seçmenleri bu sefer de HDP’ye oy verip barajı aşmasını sağlarlar. Türkiye’nin geleceği Kürtlerin demokrasiye katılımına bağlıdır. Sizin de buna katkınız gerekiyor. Selamlar. Tekin, M. Ormancıoğlu
Okur Temsilcisinin notu: Yazarlamız bu konuda farklı görüşleri savunuyor ve konuyu kapsamlı bir şekilde tartışıyorlar. Gazetenin bu konuda bir görüşü tutumu olamaz ve bu da yayın ilkeleri, gazetecilik etiğinin bir gereğidir. Gazetenin görevi sizin de hak vereceğiniz gibi durumu, tutumları nesnel bir şekilde haberleştirmekle sınırlıdır.

Uyarılar, öneriler...   
Gazete Yayın Yönetimi ve Köşe Yazarlarına... Gazeteniz günden güne kalitesiz hale gelmekte, magazin gazetelerine dönüşmektedir. Satışı artırmak için gazetenin duruşunu değiştirmeyiniz.
1. Köşe yazarı sayısını azaltınız, en iyi köşe yazarlarınız bile haftada 2-3 gün yazmalıdır.
2. Çalakalem yazı yazan, yazı yazmaya doymayan, köşesini sayfanın en sonuna kadar dolduran yazarlarınızı uyarınız. Yazarlarınız, kısa ve öz yazmanın fazilet olduğu bilincine varmalıdırlar (İlhan Selçuk gibi). Köşe yazıları, en fazla 10 cm. eninde yarım sayfa olmalıdır, yazı puntosu 2 mm. olmalıdır. Karınca duası gibi gazete olmamalıdır.
3. Üçüncü sayfada hem ciddi hem esprili başyazı olmalıdır, her gün yazılmalıdır.
4. Tam sayfa ilanları 2-6 ve son sayfaya almayınız, gazetenin ciddiyeti kaçmaktadır.
5. Gazetenizi, yurdunu, ulusunu seven üniversite öğrencileri ve 65 yaşına kadar yurtsever insanlar okumaktadır. Daha yaşlılar karınca duası gibi gazete istememektedirler.
6. Okur mailleri okumaktan kaçınan, bu nedenle, normal mail adreslerini yazmayan kibirli köşe yazarlarınızı uyarınız. Esen kalınız. Oral Antmen
Okur Temsilcisinin notu: Öneri ve uyarılarınızı yönetime ilettim, buradan da herkese tüm okurlara duyurmuş olayım. Emir kipiyle yazılan isteklerin amacına ulaşması genellikle zordur ama Cumhuriyet çalışanlarının önerilerinizi tartışacaklarından ve değerlendireceklerinden kuşku duymuyorum.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları