Atatürk'e Adanan Konser...

18 Kasım 2008 Salı

12 Kasım 2008 akşamında unutulmaz bir müzik şöleni yaşandı.

Ankarada, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasının yenilenen konser salonu açıldı.

Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası.

Benim için hep özel bir anlam taşımaktadır.

Devlet Tiyatroları.

Devlet Opera ve Balesi.

Onlar devletindir ama Senfoni Orkestrası Cumhurbaşkanınındır.

Atatürkün özel olarak kültürümüze katmak istediği senfonik müzik.

Çoksesli evrensel klasik müzik.

Kendisinin tanıştığı ama kültürümüzde yer almadığını bildiği müzik.

Ben bu müzikle radyoda tanıştım, radyoda dinledim.

Yıl 1938. Kandıraya ilk kez iki radyo gelmişti.

Birisi bizim evimize (başöğretmenin evine), ötekisi de Raif Erim Beyin evine.

Raif Erim Kandıranın eşrafındandı, Nihat Erimin babası.

Radyoda öğle saatlerinde 12.30 ile 13.00 arasında yarım saat bu müzik çalardı.

Hafif Süvari uvertürü. Roma Çeşmeleri. İtalyan Kapriçiyosu. Zingal Mağaraları.

Dinlediğim müzikle hep bunları düşünürdüm.

Atların nal seslerini, fıskiyeleri, zenginleşen melodileri, derinleşen duyguları.

O saati sabırsızlıkla beklerdim. Dinlerdim.

Lise bu kültürümüze yeni yapıtlar kattı. Yeni kompozitörler.

Sonra Bach, Brahms, Beethoven.

Beethovendan sonra dünya değişti, başka bir dünya oldu.

Kimse söylemedi, kimse öğretmedi, kimse yol göstermedi.

Belki müzik derslerimiz bir ölçüde öncülük yaptı mı, bilemiyorum.

Ama işte 12 Kasım akşamına gelmiştik.

***

Konser salonu bütünüyle yenilenmişti.

Doğuş Grubunun ülkeye armağan ettiği bu anlamlı, kalıcı salon artık müziğindi.

O akşam salonda iki orkestra vardı.

Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası.

Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası.

Senfonik müziğin deneyimli ustaları.

Bu ustaların yanında yetişen genç müzisyenler.

Onlar, o pırıl pırıl genç çocuklar da o muhteşem akşamı yaşadılar.

Atatürke adanan konser her yönüyle görkemliydi.

Rachmaninof. Beethoven. Borodin.

Ferit Tüzün. Ulvi Cemal Erkin.

Uluslararası büyük şef Rengim Gökmen.

Uluslararası büyük piyanist İdil Biret.

Devlet Çoksesli Korosu.

O akşam yaratılan tarih, yaşanan tarih aynı zamanda bir görevi anlatıyordu.

Türkiye evrensel çoksesli müziği mutlaka yaygınlaştırmalıydı.

Konser salonlarımız çoğalmalıydı.

Yetişen müzisyenlerimiz korunmalıydı.

Senfoniler, korolar, opera, bale kültürümüze daha yaygın girmeliydi.

Düşüncelerin müziği, duyguların bilincinin müziği bilinmeliydi.

Müziği salt eğlence sanan, salt inleyip ağlama sanan anlayış değişmeliydi.

Gerçek sanat toplumu geliştirir.

Sanatın yerini alan yapay zaman geçiriciler ise toplumu geriletir.

Bu görev bizlere büyük Atatürkün emanetidir.

O Rumeli türkülerini severdi, dinlerdi, söylerdi.

Hepimiz türkülerimizi severiz, dinleriz, söyleriz.

Ama çoksesli evrensel klasik müzik insanlığın bir parçasıdır.

Onu tanımak, bilmek, yaşatmak, uygarlığın önemli bir ölçütüdür.

Bunu biz de bilmeliyiz.

Bunun görevimiz olduğunu bilmeliyiz.

Atatürk böyle yaşatılabilir...

[email protected]

[email protected]

www.erdalatabek.com



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Istakozun intikamı! 22 Nisan 2024
Özeleştiri?... 8 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları