Meriç Velidedeoğlu

Halk Haykırıyor: ‘Ey! Yiyiciler!’

27 Aralık 2013 Cuma

“21 Aralık” Cumartesi günü, ülkenin dört bir yanında olduğu gibi İstanbul’da da “eylem” vardı; üstelik “bir” değil “birçok” ve “Boğaz”ın iki yakasında da. Dört-beş yıl öncesine dek, İstanbul’un Anadolu yakasında bu tür “eylem”ler öyle pek ses getirecek boyutta değildi; ama son iki yıldır özellikle de bu yıl çok arttı, çok yoğunlaştı; artık “vapurlar”, yalnız “Kadıköy”den karşıya “Karaköy”e, “Beşiktaş”a giden “eylemciler”i değil, oralardan “Anadolu” yakasına gelen“eylemciler”i de taşıyorlar.
“Eylem” günlerinde -hele eylemin başlamasına yakın saatlardeinanılmaz ölçüde dolup taşıyor vapurlar, yalnızca “yolcular”la değil; bayraklarla, flamalarla, afişlerle v.ö’lerle, çoğu kez de atılan “sloganlar”la...
Kuşkusuz, bu “21 Aralık Cumartesi” günü, afişlerde yer alan; seslenişlerle, haykırışlarla yankılanan -“17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonu”nu yansıtan- “Hükümet istifa!”, “Aile boyu hırsızlık!”, “Hırsızlar Meclis’te!” gibi sloganlardı.
İstanbul’un iki yakasını birleştiren vapurları dolduran “gençler”in bu haykırışlarıyla “eylemler” -yalnız karada değil- “deniz”de de, “Marmara”da da sürüyor; tıpkı “İzmir”deki eylemlerin “Ege Denizi”nde, “Rize”dekilerin “Kara Deniz”de de sürdüğü gibi.
O cumartesi günü ilkin, “Beşiktaş”ta “65. Sessiz Çığlık” direnişinde bir araya geldik. Bu “eylem”de -baştan bu yana- yapılan “basın” açıklamalarında; “iktidar”ın gözleri önünde üretilmiş “sahte CD”lere dayanarak suçlanan “TSK”nin emekli ve “görevi başından koparılarak” tutuklanan, “hüküm” giydirilen komutanlarına “destek” olmanın yanında, ülke gündemine de “dikkat” çekilir; dolaysiyle “Yalana, Talana, Yolsuzluğa Son!” konusu da vardı “21 Aralık” basın açıklamasında.
“Sessiz Çığlık”ı, “sesli”ye dönüştürüp “Hükümet istifa!” çağrısıyla, “66.”sında buluşmak üzere noktalayıp, bir bölümümüz tutuklu Em. Komutan ve milletvekili “Engin Alan”ın annesinin cenaze törenine gitmek üzere, bir bölüm de “TGB”nin “Kadıköy”deki “Yolsuzluk ve Rüşvet”i kınayan “eylem”ine katılmak için yola koyulduk.
Mitingin yapılacağı alana giden yokuşu tırmanırken, akın akın gelenlere baktıkça, “Atatürk”ün “Samsun”dan yaptığı “çağrı” yine anımsadım: “Yapılacak büyük ve coşkulu toplantılarla ulusal ‘gösteri’lerde bulunması ve bunun ‘köy”lere varıncaya dek her yerde yapılması!” (28.5.1919) İç ve dış “işbirlikçi”lerin el ele vermesiyle ülke elden gidiyordu; bu bir “var” oluş savaşıydı, “köy”lere dek uzanmalıydı kuşkusuz.
Ne ki, bugün de birçok “köy”ümüz aynı “işbirliği”ne karşı “var” olma savaşımı içinde değil mi? “HES”ler, “köy”lerin “yaşam” alanlarını bir bir “yok” ediyor; köylüler sahip oldukları “tek” hayvanlarını bile satmaktan çekinmiyorlar “yasadışı”lığın ve “yolsuz”luğun sürdüğü “HES” projelerine karşı savaşımı sürdürebilmek için...
Tırmanmakta olduğum yokuş bitmek üzere; “gençler”in attığı sloganlar ortalığı inletiyor: “Yalana dolana hırsızlığa son!”, “Her yer rüşvet her yer yolsuzluk!”, hele bir tanesi var ki çok anlamlı, gençler ellerindeki afişi de kaldırarak haykırıyorlar: “Sonun ‘Mübarek’ olsun!”
Öyle yürekten, öyle dolu dolu haykırıyorlar ki, ne “TOMA” ne “biber gazı” onları durdurabilir, üstelik onca “şehit” verdikten sonra...
“Cumhuriyet”i “savunma” görevini nasıl yapacaklarını belirttiği “Bursa Söylevi”nin (1933) bir yerinde “gençler”e şöyle seslenir “Atatürk”: “Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp suçlu diye onu yakalayacaktır (...) Mahkeme de onu yargılayacaktır!..”
Sanırım tam burada bir soru sormak yerinde olacak: Tanrı aşkına bu konuda günlerdir, aylardır “olup-biten”in -noktasına virgülüne dek aynen- “80 yıl” önce ortaya konması değil midir bu sesleniş?
Dahası da var, Atatürk “genç”e seslenişini, “... yine düşünecek; demek ‘adalet örgütünü de düzeltmek gerekir’ diyecektir!” uyarısıyla sürdürür.
Bu “düzeltme” görevi çok önemliydi; “Atatürk”; bir “devlet”i gerek içerde gerek dışarda “devlet” yapan “temel” direklerden birinin “hukukadalet” olduğunun kuşkusuz bilincindeydi; “Cumhuriyet”in ilanının hemen ardından ilk açtığı “yüksekokul” sonradan “Hukuk Fakültesi”ne dönüşecek olan “Ankara Hukuk Mektebi”nin olması, bunun göstergesiy
“Tencere dibin ‘kara’ seninki benden ‘kara!” diyen “iki kapkara tencere”nin “de” bunu kavrandıkları “hukuk-adalet” konusunda yaşananlardan, yaşattıklarından belli...
Öte yanda -şimdiye dekinsanlık tarihinin yazmadığı bir boyuttaki bu “rüşvet ve yolsuzluk”la ilgili “söylem ve eylemler”den kaçınılmasını isteyen kuruluş ve örgütlere karşı da değerli hukukçu “Hayrettin Ökçesiz”in: “Faşizm’de insanlar ikiye ayrılır: Susanlar ve susmayanlar...” söylemi en yerinde “yanıt”tır.
Ne dersiniz?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Erasmus 19 Mart 2021
‘12 Mart 1921’ 12 Mart 2021
‘Manifesto!’ 5 Mart 2021

Günün Köşe Yazıları