Kararma Devrimi

17 Mart 2015 Salı

Bu ülkede sadece kadın olduğu için erkekler tarafından öldürülen insanlar var.
Bu ülkede sadece eşcinsel olduğu için ailesi tarafından öldürülen insanlar var.
Bu ülkede inançsız olduğu için ölümle tehdit edilen insanlar var.
Bu ülke, kadınları, eşcinselleri ve ateistleri öldürmek isteyen “inançlı” insanlarla dolu.
Çoğunluğun azınlık üzerindeki tahakkümün en tehlikeli basamakları bunlar.
Kendi dini inancına dayanarak, başkalarının hayatları üzerinde hak iddia eden bir zihniyetin iktidarında kâbus dolu günler yaşıyoruz.
Toplum öncelikle ahlak hedefinin tam ortasında duran kadınlar üzerinden yeniden biçimlendirilmeye çalışılıyor.
Kadınlara Cumhuriyetle birlikte tanınan toplumsal eşitlik fırsatları, dini referanslarla ellerinden tek tek geri alınıyor.
Aydınlanma devriminin karşısına dikilmiş dev bir kararma devrimi hezeyanı kükredikçe kükrüyor.
Bu hezeyanın mimarları, başörtüsü, annelik, iffet, kutsallık diye diye topluma, kadınlara ne gözle bakmak gerektiğini iyice bellettiklerini düşünüyor olmalılar ki sıra şimdi eşcinsellere ve ateistlere geldi.
Yeni Şafak Yazarı Hayrettin Karaman, pazar günkü gazete yazısında çok tehlikeli bir “hak” ve “vazife”den bahsetti.
“Ateist ve eşcinsellere kötü bakmak bir ‘hak’, hatta Müslümanlar için bir vazifedir” dedi.
Karaman bir ilahiyat profesörü.
Adı, Cumhurbaşkanı’nın fetvacısı olarak anılıyor.
İnternette kendisine yöneltilen sorulara İslami açılardan cevap verdiği “Sorularla İslamiyet” diye bir sayfası var.
Gözde bir kanaat önderi. Dini referanslar vererek, inançlı insanları eşcinsellere ve ateistlere düşman olmaya davet edecek kadar gözü pek.
Bu ülkede eşcinsellerin ve inançsızların zaten devamlı ölüm tehdidi altında yaşadığını umursamayacak kadar vicdansız.
“Evet laik devlet bütün inançlara eşit mesafede durur (...) Devletin bu eşit mesafede duruşu da teorik olarak doğru olmakla beraber pratikte problemleri vardır. Mesela toplumunun kahir ekseriyeti Müslüman olan, Allah’ı inkâr etmeyi kötü, eşcinselliği sapıklık ve ahlaksızlık olarak kabul eden bir toplumun devleti, ateist ve eşcinsel ile böyle olmayanlara eşit mesafede nasıl duracak, böyle yaparsa toplumla devlet nasıl barışacak, huzur, sükûn ve asayiş nasıl sağlanacak?” diyecek kadar pervasız.
Çoğunluğun azınlık üzerindeki baskısına devleti ortak etme gayreti ürkütücü.
Önerdiği iktidar modeline ikna etme dayanaklarının huzur, sükûn ve asayiş olması tüyler ürpertici.
Yıllardır çoğunluğu temsil eden laikliği din düşmanlığı olarak algılayan zihniyet, iktidar sarhoşluğuyla dindarlığı laiklik düşmanlığı olarak kanıksatma peşinde.
İktidar zaten “eşitlik” kelimesine derin bir antipati duyuyor.
Bu antipatinin rüzgârıyla iktidar destekçileri artık çok tehlikeli denizlere yelken açıyorlar.
Toplum huzurunu, eşcinsellere ve ateistlere yönelik devlet baskısında arıyor, faşizmin dili olmaktan hiç gocunmuyorlar.
Tezer Özlü’nün “Burası bizim yurdumuz değil ki, burası bizi öldürmek isteyenlerin yurdu!” demesinin üzerinden yıllar geçti ama görünen o ki burası artık hiç mi hiç bizim yurdumuz değil.
Külliyen bizi öldürmek isteyenlerin yurdu.
Bizi öldürmek isteyenlerin de zaman içinde sadece kimlikleri değişti; o korkunç niyetleri hâlâ baki...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yanık saraylar 4 Ağustos 2021
Patron çıldırdı 30 Temmuz 2021

Günün Köşe Yazıları