Vurgun; ‘Otorite, İstikrar’ı Sever...

26 Mart 2015 Perşembe

Sol ideolojilerin yaklaşımlarından alıntı değil. Dünya Bankası uzmanlarının küreselleşme ideolojisi, tek kutuplu dünya gelişmelerine bakarak, çokuluslu şirketlerin çıkarları üzerinden en çok kafa patlatmak zorunda kaldıkları, “yolsuzluk, rüşvet, dünya ölçeğinde siyasetin kirlenmesi” gündemli çözüm arayışlarından çıkarımların bir özeti olabilir...
Dünya ölçeğinde yatırımlar yapan çokuluslu tekellerin, küreselleşme, piyasalar düzeninde en yaşamsal sorunu; istikrarsızlık, hukuk devleti düzeninin işlememesi, kuralsızlık, siyasal, toplumsal kirlilikle atbaşı yatırımların maliyetlerinin toplamında rüşvete verilen payların önlenemez yükselişi. Ülkelerin durumlarına göre, yatırımlar için rüşvete ödenen paylar, okuduğunuza inanamayacaksınız ama işçilik maliyetlerinin 7-10 katlarına kadar ulaşabiliyor...
Sabahtan akşama kadar piyasalar düzeni adına ağızlara sakız yapılan, “İstikrar, güçlü siyasal iktidar, otorite” arayışları, gelişmekte olan ülkelerde yapılabilecek yatırımların olmazsa olmaz ilk koşulları olarak sayılmaları boşuna değil. Yoksul güney dünyasında, doğal kaynaklar ne kadar zengin, yapılacak büyük yatırımlar başta emek ucuz maliyetleriyle ne kadar iştah çekici olursa olsun, kalıcı getiri, yatırım garantisi yerine geçemiyor...

***

Piyasalar düzeni içindeki rant ilişkilerinde; sıcak para giriş çıkışlarıyla, kâr getirilerinin dayanılmaz çekiciliği, piyasa düzeni riskleri ile birlikte sürüyor olsa da, giderek devleşen çokuluslu büyük yatırımlar yapan tekellerin, kalıcı maliyetleri yüksek yatırımları için güvenlik önkoşul... Dünya Bankası uzmanlarının bilimsel verilerle örneklemelerinde, yoksul dünya ülkelerinde yapılmış ileri teknolojili sanayi, enerji yatırımlarından ülke, şirket adı saklanarak çıkan sonuçlar masaya yatırılmış...
Ucuz işçilik, ucuz yatırım, üretim, kaynak maliyetlerinin dayanılmaz çekiciliğinde, küresel dünyada hızla kirlenen yönetim, ilişkiler ağında başlangıçta kabul edilebilir rüşvetler dağıtılarak yapılan dev yatırımlarda uzun dönemlerde öngörülemeyen sonuçlarla yüz yüze kalınıyor. Rüşvetten en büyük payları alan siyasi erkler, yerel, merkez iktidarlar, diktatörlerin devrilmesi, değişimleri ile çokuluslu tekellerin yatırım maliyetleri katlanılamaz...
Kuralsız düzenlerde, hele de iç savaşların yaşandığı ülkeler, siyasal krizlere gebe toplumlarda yüksek maliyetli yatırımlardan kaçışlar ilk refleks oluyor. Vazgeçilemez doğal kaynaklar, enerji yatırmlarına gelince... Dünya Bankası uzmanları çokuluslu tekellere günlük yatırım maliyetlerini düşürme yerine, uzun soluklu kalabilme, kâr etme yollarında çözüm arayışları için kafa patlatıyorlar... Daha insancıl, yatırım yapan ülkelerin koşullarına göre arayışlar, kuralsız düzenlerin desteklenmemesi, savaş kışkırtıcılığı, çatışmaların beslenmemesi, vahşi kapitalizmin evrimleşmesinden çok, kalıcı yatırımların güvenliği adına gündeme geliyor...
İnsan hakları, hukuk devleti düzeni, demokrasi, öncelikli ekonomiyle ilgili örgütlenmelerin güçlendirilmesi, merkez bankaları başta kurumlar özerklikleri, en çok da bağımsız yargı işleyişi arayışları, “şefaflaşma” kavramlarının yerleşmesi bundan... ABD, çokuluslu tekeller, Irak enerji kaynakları üzerinde söz sahibi olsalar da kanlı iç savaş bataklığında, kanlı petrolün maliyetinin yükselmesi, istenmeyen ülkelere kaynak aktarımını getirince, belgede izlenen politikaları baştan sona değiştirmediler mi? Türkiye’ye AKP iktidarlarında sıcak para akmışken, ekonomi büyüyor gözükürken, kalıcı yatırımların gelmemesi, işsizliğin artmasının açıklamasında iktidarları yönetim yapısının yandaş kayırımcı kuralsızlığın payı yok mudur? Yerel örneklemede Gökçek ihaleleri düzeni sorgulaması olmaz mı?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bayram benim neyime? 9 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları