Arzu Süzmen

Günümüzün aşk modası

26 Mart 2015 Perşembe



'İşte o an bir fırtına kopar
Sanki o an yer yerinden oynar
Hoyrat bir rüzgar eserken
Sallanan gemi misali
Sallanır durur içimde dünya…'

Genç bir bestecidir adam, aynı zamanda kimya mühendisliği öğrencisi. İlk görüşte vurulur, ‘ruh eşim’ diye tanımladığı söz yazarı ve İngilizce öğretmeni kadına. Sözlerle notaların buluştuğu, kavuştuğu, ayrı düştüğü, yas tuttuğu, aşktan öte bir duygudur yaşadıkları…

 

Doğaüstüdür bu aşk, olağanüstü olduğu kadar. Genç adam, yüksek lisans yapmak için gittiği Londra'da müthiş bir fırtınaya yakalanır, korku içinde tesadüfen karşısına çıkan piyanoya sarılıp, döker duygularını notalara. Kaydedip, durumdan habersiz kadına yollar besteyi, İstanbul'a. Bestenin üzerine yazdığı sözleri yazıp yollar kadın ve sendeler adam sözleri okuyunca: İçimdeki fırtına...

Peki, siz hala aşka inanmıyor musunuz? Gel de inanma!

Masumiyet çağında yaşanmış, günümüz insanının hasret ve hayranlıkla dinlediği, işte öyle yüce bir aşk hikayesi, Melih Kibar ve Çiğdem Talu’nunki. Aralarında koca bir dağ gibi duran o zamansız ‘12’ yıla rağmen dolu dolu yaşanan.

Oysa masumiyet çağı bitti. Masumiyetin bittiği noktada söz de, yazı da kendiliğinden duruyor. Yeni tarz aşkların modası nasıl yazılır ki?

Bir garip devir olmuş bu, yaşamak ya da yaşamaya çalışmak bize düşmüş. Masumiyet hıyanete, aşklar sahteliğe, verilen sözler laf-ü güzaf’a dönüşmüş. ‘Devrimizin sahte aşklar modası'nı mı yazayım?

Egolar şişmiş şişmiş, patlamak üzere. 'Şişik ego modası'nı mı yazayım?

Bir olup, birbirleriyle olmak yetmez olmuş insanlara. ‘Poligamik ilişkiler modası’nı mı yazayım? Fena fikir değil aslında, herkeste hikaye bol zira.

Oyunlar oynar olmuş insanlar, birbirlerinin gönlü üzerinden. Gönül işleri, aslında en saf olması gereken işler değil miydi? Hani eskilerin saf, strateji olmadan yaşadıkları aşklar gibi. Hani annemizle babamızın yanımızda öpüşüp koklaşmaktan çekinmeleri gibi. ‘Stratejik aşk modası nedir ve aşkta strateji nasıl uygulanır’ı mı yazayım? Bilmem ki.

Peki, siz hala aşka inanıyor musunuz? Gel de inan!

Sosyal medya çağında yaşasalar, Melih Kibar ile Çiğdem Talu’nun kilometrelerce öteden gönül gücüyle hissettikleri, WhatsApp üzerinden bir sohbet veya bir twitter mesajıyla kurdukları iletişimde hissettikleriyle bir olmazdı belki.

Şimdi olsa bu aşk, böyle mi sürerdi? Yoksa sosyal medyada birbirini ‘fav’layıp, WhatsApp’da son görülme vaktine hayıflanan biz günümüz biçarelerinin haline mi benzerlerdi? Peki ben ‘sosyal medya aşkları modası’nı mı yazayım?

Hiçbirini yazmak istemez gönlüm. Benim aklım da, gönlüm de masumiyet çağının aşklarındadır ve en iyisi onlardan ilham almaktır. Çünkü o ilham da olmasa; ‘Bir koca çınar dalından savrulan yaprak misali, savrulur gider güzelim dünya...'



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları