Memleket Meselesi

27 Mart 2015 Cuma

Anlaşmazlığı gözlerden gizlemek artık olanaksızdır. Yine de kendini Cumhurbaşkanı’nın siyasi planlarına göre ayarlamış olan medya, elinden geleni yapıyor. İlk hedef tartışmanın, anlaşmazlığın Cumhurbaşkanı ile hükümetin bir kanadı arasında olduğunu gizlemek, gerçekleri bu yönde çarpıtmak, anlaşmazlığı Gökçek-Arınç arasında kişisel hesaplaşma basitliğine indirgemek oldu. Tutmamıştır. Tutmamıştır, çünkü bu manevra her şeyden önce insanların aptal olduğu varsayımına dayanıyor. Tutmamıştır, çünkü ortaya atılan iddialar, örneğin “Ankara’nın parsel parsel satıldığı” iddiası, daha önce kamu vicdanında hüküm giymiş ağır yolsuzluk örneklerine bir yenisini eklemiştir.

***

Anlaşmazlığın boyutlarının bu iddia ile genişlemesi, siyasi karakteri aynı zamanda geçmişteki Cemaat-AKP ortaklığının da yeni bir kanıtı olarak algılanmakta, algı ile gerçek arasında aşılmaz bir yol olmadığını göstermektedir. Bu konuda artık AKP seçmenini kandırmak da zorlaşmıştır. Kuşkusuz gerçeklerin her zaman bir aktarıcıya gereksinimi vardır; bu görev, durumu açık bir şekilde kavrayacak, halka aktaracak muhalefete düşer. Bu heyecanlı anlaşmazlığı seyretmenin hazzına, “işte kendi kendilerini yemeye başladılar” kolaycılığına kapılmayan bir muhalefetten söz ediyoruz.

***

Anlaşmazlığın Arınç-Gökçek didişmesi olarak bir alt düzeye indirilmesi çabası başarısızlığa mahkûmdur. Herkes biliyor ki, kendini yalnızca başkanlığa değil, Türk usulü bir başkanlığa, daha da önemlisi “müminlerin emiri” olmaya hazırlayan Cumhurbaşkanı, artık yasallık kaygısı gütmemekte, fiili durumun kabul edilmesini yalnız kendi partisinden değil, herkesten beklemektedir. Bu öyle bir çırpıda hazmedilebilecek, Başbakan yardımcılarından birinin itiraf ettiği gibi “ne emrederse yapılır” mantığı ile boyun eğilebilecek bir istek değildir.

***

Mitinglere, açık kapalı toplantılara katılanlara ne kadar onaylatırsanız onaylatın, siyaset sahnesinde, devlet katında bu isteğin onaylanması kolay değildir. Son anlaşmazlığın gözlerden gizlenmek istenen gerçeklerinden birisi de budur. AKP yönetiminde bu istek karşısında farklı tavır takınanlar olduğu ortaya çıkmış, yıllardır özenle korunmak istenen “biz farklıyız, bizde öyle şeyler olmaz” iddiasının kofluğu açığa çıkmıştır. Meğer AKP de eşyanın tabiatına tabiymiş ve hatta çıkarların çatıştığı koşullarda ne “müminlerin emiri”, ne kendisine emanet edilen kenti parsellediği iddia edilen belediye başkanları bu tabiata karşı durabiliyormuş.

***

Bu anlaşmazlığın seçimlerden kısa bir süre önce patlak vermesi kuşkusuz iktidar partisi için bir talihsizlik oldu ama patlamanın koşulları da ancak böyle bir zamanda, paylaşımın ve tasfiyenin gerçekleşeceği bir zaman aralığında olgunlaşabilirdi. Şu daralan zamanda çözülecek o kadar çok kararı, verilecek o kadar çok birikmiş konuları var ki tümünün ne pahasına olursa olsun çözülmesi gerekiyor. Bir de yenilginin kara bulutları ufukta birikmişse, geçmişte yapılanlardan kendinizi sıyırmanız, “ben orada değildim, ben o işlere bulaşmadım” deme şansını zorlamanız de gerekiyor olabilir. Ne de olsa yufka yürekli bir halkız biz; baksanıza, Kabataş yalanından sıyrılmak için “gördüm demiştim ama meğer görmemişim” diyen “gazeteci kardeşimizi”, “bak gördünüz mü, gördüğünü sanmış garibim” diye bağrımıza basmaktayız.
Ama gelin bu kez farklı olsun, çünkü derdimiz görmediğine “gördüm” diyen gazeteci değil, memlekettir.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları