Doğan Satmış

İstanbul’un Tarihi Mimarisi ve Metrodaki Mimari Felaketler

28 Mart 2015 Cumartesi

İstanbul’un çok eski, köklü ve dünyada ekol yaratmış mimarisi var. Osmanlı camileri 1500 yüzyıllık Ayasofya’dan esinlenerek inşa edildi, ancak Ayasofya’nın güzelliğini de geçerek bugünkü “şahane” formuna kavuştu. Osmanlı mimarisinin ne kadar etkili olduğunu, Türkiye’de görmek tabii ki mümkündür ancak Edirne’den yurtdışına çıkıp, taa Viyana kapılarına kadar karayolu ile gidince, bu ekolün gücünü ve görkemini daha iyi anlar insan.
Osmanlı Hanedan mensuplarının, “İstanbul’a bakın, ne kadar güzel bina varsa, bizim atalarımız yapmış” diyerek böbürlenmeleri boşuna değildir. Gerçekten de bu kenti İstanbul yapan tüm yapılar, Osmanlı döneminden kalmadır. Topkapı Sarayı’ndan Dolmabahçe’ye, Selimiye Kışlası’ndan Kuleli’ye, camilerden Yıldız Sarayı’na tümü Osmanlı’dır.
Son yıllarda yapılan gökdelenlerle AVM’lerin, çirkinlik anıtı plazaların, tarihi silueti hançerleyen 16- 9’ların bu kadim kente vurduğu estetik darbeyi anlatmaya kelimeler yetmez. Neredeyse her gün yükselen gökdelenleri görünce, yıllar önce Gökkafes için yaptığımız tartışmaların “orantısız eleştiri” sayılabileceğini düşünmeye başladım. Ve ne yazık ki, tüm bu yeni binalar “hukuksuz” diye Gökkafes’i veto edip yıllarca gitmeyen Erdoğan döneminde ortaya çıktı.

Metro mimarisi
Size İstanbul Metrosu’ndaki mimari felaketlerden söz etmek istiyorum.
Metro için Haliç’te yapılan “Boynuzlu Köprü”yü biliyorsunuz, yıllarca “silueti bozuyor” diye tartışıldı. UNICEF bile müdahil oldu.
Ancak Boynuzlu Köprü’nün bir başka yönü var ki, mimarlık tarihine “tuhaflık şampiyonu” olarak geçebilir. Köprünün üzerinde, denizin tam ortasında metro istasyonu var. Yani metro sizi Haliç’in üzerinde, denizin ortasında indiriyor. Yaklaşık 900 metrelik köprü düşünün, tam ortasında inip önce sahile yürümeniz, sonra da hangi yönü isterseniz, oraya gitmeniz gerekiyor. Durak insanların ulaşmak isteyeceği 4 noktaya (Eminönü, Karaköy, Unkapanı ve Şişhane) en uzak yerde.
Ve tabii kötü havayı da hesaba katın; yağmurda, karda, tipide yürüyeceksiniz. Bir çocuğa sorsanız, size köprünün iki ucuna durak koymak gerektiğini şak diye söyler.
Köprü çok kısa, iki istasyon gereksiz masraf olur demeyin, çünkü örneğin Londra’da ünlü Piccadilly Circus ile Leicester Square istasyonları arasındaki mesafeyi kontrol ettim, 800 metreden az. Üstelik, arada öyle deniz meniz de yok, dümdüz cadde ve dükkânlar var, buna rağmen 800 metreye iki durak koymuşlar.

AVM yürüyen merdiveni
Bir tuhaflık da Vezneciler Metro İstasyonu’nda var. İstasyona inen yürüyen merdivenler, 4 kat. Ancak, her merdiven, diğerinin bittiği yerden başlamıyor, katı tümüyle dolaştırıyor. Yukarı çıkmak dakikalar, inmek dakikalar alıyor, bu yüzden herkes tek asansöre hücum ediyor. Bu merdiveni anlattığım bir işadamı garabeti hemen fark etti:
“Bu tür merdivenleri AVM’lerde yaparlar ki, insanlar dükkânları dolaşarak çıkıp insin.”
Meğer yapan AVM mimarıymış, bravo. Hiç düşünmemiştim, çünkü bu istasyonda dükkân yok.
Bir başka tuhaflık da Taksim İstasyonu’nda. Tesadüfen bir görme özürlü, yardım isteyince fark ettim ki, görme özürlüler için herhangi bir özel yol yapılmamış. Yerde kabartma taşlar kısmen var ama bunlar göstermelik. Görmeyenlerin üzerinde yürüyüp metroyu kullanmasını kolaylaştırması beklenen bu taşlar, hiçbir işe yaramıyor.
Üstelik, istasyonda Taksim Meydanı’na çıkış olan düzlükte sanki görmeyen gelip çarpsın veya düşsün diye birkaç basamak bile var. Oysa, böyle mekânlarda basamak olmaması bir mimari şart.
Ve tüm bunlar, “Aman belediye başkanı kızmasın”, “Aman AKP’liler alınmasın” diye otosansür ortalıkta kol gezdiği için, ne yazık ki, hiç gündeme bile getirilmedi.
Artık iş işten geçtiği için, buralardan geçenler onlarca yıl mimarların kulaklarını çınlatacak.
Herhalde Mimar Sinan’ın kemikleri sızlıyordur ve Süleymaniye’deki mezarından “Boynuzlu Köprü”ye bakıp bakıp, “AVM mimarlarına” şöyle diyordur:
Yahu hiç mi eserlerime bakıp ders almadınız?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Volkan nasıl patladı? 21 Haziran 2016

Günün Köşe Yazıları