Ey Merhamet Neredesin?

29 Mart 2015 Pazar

Merhamet duygusu kısaca şöyle tanımlanabilir: “Başkalarının acılarına kayıtsız kalamama hali.” Ne yazık ki, kapitalist düzen ve küresel aktörleri tüm dünyanın merhamet duygusuyla oynadılar. Türlü çeşitli yollarla insanı en çok insan yapan merhamet duygusunu, neredeyse bir “enayilik hali” olarak dünyalılara sundular.
Biz de koşar adım, merhamet duygumuzu yitirdik. Ve kapitalist düzenin emirlerine boyun eğdik. AKP iktidarı bu duygunun tüm ülkede yaygınlaşması için elinden geleni yaptı. En çok da dini söylemleri kullanarak, “parayı” tanrı yerine koydu. Merhamet duygusunu kapının önüne bırakmamız için tüm ülkeyi afyonladı. Merhametin en çok kol gezdiği mahalle kültürü yerine AVM kültürünü egemen kıldı. İnsanlarımızı birbirlerini selamlamak zorunda kalmadığı sitelere hapsetti.
Ve merhamet bizden kaçıp bir ağaç kovuğuna sığındı. Ve seyretmeye başladı.
Bir hâkim, kendisine silah zoruyla tecavüz eden, bu tecavüzden gebe kalan bir genç kadını, tecavüzcüyü öldürdü diye ömür boyu hapse mahkûm etti. Tecavüzcü ve kadın katili erkek yurttaşlara özellikle uygulanan “indirim hakkını” asla kullanmak istemedi.
Bir başka hâkim, oğlu polis tarafından Gazi olayları sırasında öldürülen, karısını oğluna duyduğu hasret nedeniyle toprağa veren bir babayı, mahkeme salonundan acımasızca kovdu ve baba yerlerde sürüklenirken şöyle dedi: “Ölmek istiyorum.” Hâkim ve polisler onu seyretti. Biz de!
Bir kaymakam, “kaçakçılar onlarla kaçağa gidiyorlar” diye onlarca katır için infaz emrini verdi. Kaymakam, aslında bu emri verdiğinde, kendi çocukluğunu, ailecek gittikleri Büyükada’da bindiği eşeklerin ona usul usul adayı dolaştırmasını unutmuştu. Büyük erk emrediyordu, o da emirleri yerine getirdi. Kaçakçılara ve katırlara merhamet yok! Kaymakam sormadı! “İnsan neden kaçağa gider?” Evet böyledir, merhamet duygusu yittiğinde, insan oğlu başkalarının acılarına kayıtsız kalır.
Merhamet sadece insanlara karşı duyulan bir duygu değildir, merhamet bir bütündür. İnsanın kendi anılarına, kendi mekânlarına sımsıkı bağlanması, onları gözü gibi korumasıdır. Bugünlerde bir reklam televizyonlarda dönüp duruyor, Akkuyu Nükleer Santralı’nı müjdeliyor! Nükleer santral korkutucu bir şeydir. Hele de bizim gibi her alanda denetimin güvenilmez olduğu bir ülkede. Peki neden bu santral yapılır? Enerjiye elbette ihtiyacımız vardır ama bu nükleer mi olmalıdır? Hani hiç güneş açmayan, denizleri, rüzgârı olmayan bir ülke olsak, biraz anlayabiliriz ama bu ülke temiz enerji için biçilmiş bir kaftandır. İşte burada para ve başkalarının acılarına kayıtsız kalma işin içine girer. Yapalım bir santral eğer sızıntı yaparsa oradakiler ölüverir. Dört yıl önce Karadeniz’in güzel yurdu Gerze’ye yapılması planlanan termik santralı yaptırmamak için direnen Karadeniz’in amazonları bana şöyle demişlerdi: “Anacığım bu bölgede nüfus artışı diğer bölgelerden az, devlet bizi gözden çıkardı. Öldürmek istiyor!” Donup kalmıştım, devletin çok zaman zalim bir organizma olduğunu bilirdim ama bunca zalimlik beni korkutmuştu. Karadeniz kadınları, tıpkı çocuklarından söz eder gibi, termik santral yapıldığında ölecek olan balık yavrularından, ölecek olan kuşlardan öylesine bir şefkat ve merhamet duyarak söz ediyorlardı ki, o zaman anlamıştım onların olan deniz de, balık yavruları da, kuşlar da artık ölmeyecekti.
Merhamet; Yırcalı’da termik santral yapmak için bir yok edici gibi davranan Kolin Şirketi’nin bir gecede kestiği altı bin zeytin ağacını düşünün. İnsanların acılarına kayıtsız olan kâr şirketleri ağaçlara da merhamet duymaz. Hızla kesilen ağaçların hemen yanı başında durup sessizliği dinleselerdi, o ağaçların ağladıklarını duyabilirlerdi. O ağaçlar, gelmiş geçmiş uygarlıklar için, o ağaçlar bu ülkenin geleceği için ağlıyorlardı ama Kolin Şirketi yetkilileri merhamet duygusunu çoktan yitirmişlerdi.
Şöyle düşünüyorum, vatan sevgisinin de merhametle çok yakın bir ilişkisi var.
Ülkemizde kime sorsak, vatanını çok sever. Öte yandan binlerce ağaç kesilir umuru olmaz, kentlerin dokusu aynı tip apartmanlarla birbirine benzer umuru olmaz. Müzeler harap haldedir umuru olmaz, kentlerde tek bir opera binası olmaz umuru değildir; ben de soruyorum bu nasıl bir vatan sevgisidir? Vatan sevmek de merhametle iç içedir. Vatanı sevin ama öncelikle merhametle sevin.
Nereden nereye geldik. Ey merhamet, çık saklandığın ağaç kovuğundan ve bize yeniden hayat ver.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Alay ettiler... 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları