AKM’yi İstiyoruz

29 Mart 2015 Pazar

Bunca eğitimsiz bir ülke olmasaydık... Çağdaş, evrensel değerlerden biraz nasibini almış bir yönetim olsaydı... Sanatı içine tükürülecek bir şey; baleyi baldır bacak gösterisi; operayı Batı’nın şeytan ayeti sanmasalardı... AVM’lere verilen önemin yüzde biri AKM’ye verilseydi... Elbet AKM bu duruma gelmezdi.
17 milyonluk kentin can damarı, en büyük sahnesi ve salonu, birçoğumuzun belleği katledildi. Yedi yıldır kapalı. Lanet olsun bunu bize yaşatanlara!
Önceki gün “AKM’deyiz İnisiyatifi” suç duyurusunda bulundu. Kulak asan olacak mı? Sanmıyorum. Çünkü zaten bu duruma gelmesi bir inatlaşmanın sonucudur.
Taksim Meydanı’nı yeryüzünün en çirkin meydanına dönüştürmeyi başaranlar, şimdi yapının “kendiliğinden” yıkılmasını bekliyorlar. Onar-mamaları bundandır.
Bu senaryoyu değiştirmenin tek yolu da bu zihniyeti, bu yönetimi değiştirmektir!

Yaşasın CRR
İstanbul’un Batı yakasında AVM’lerin, marketlerin, gökdelen dehlizlerinin bodrum katlarına sıkışıp kalmamış ender salonlardan biridir Cemal Reşit Rey Konser Salonu. 1989’da, İstanbul Büyük Şehir Belediyesi tarafından yaptırıldı. Bugün de belediyeye bağlı Kültür AŞ tarafından işletiliyor.
Buranın en büyük şansı bilgili, birikimli, aydınlık kafalı insanlarca yönetilmiş olması. İlk aklıma gelenler: Filiz Ali, Aydın Gün, Arda Aydoğan... Şimdiki Genel Sanat Yönetmeni Ozan Binici de öyle...
Nerden mi biliyorum? Sessiz sedasız çalışarak, çok geniş bir yelpazeye yayılan, her türe imkân sağlayan, risk almaktan çekinmeyen, nitelikten ödün vermeksizin en geniş dinleyici kitlesine seslenebilecek bir program hazırlamış.
(CRR ocak ve şubatta kapalı kaldı. Nedeni prosedürün çarpıklığı! Belediyeye bağlı ya... Tüm belediye işletmelerindeki gibi konserlerin gerçekleşmesi için ihale açılıyor. İhale sürecinde aksama olursa konser iptal ediliyor! Rezil bir durum ama sistem, bürokrasi...)
Mart ayında gümbür gümbür bir programla karşımıza çıktı CRR. Doğu ile Batı’yı, yerel ile evrenseli, gelenekselle çağdaşı buluşturan bir programla... Nisana geçmeden bir soluklanalım...

Ivo Pogorelich büyüsü 
Önceki akşam CRR’de Ivo Pogorelich’in piyano resitali vardı. Kişiliği ve yorumculuğuyla müzik dünyasını çatışmalara sokan; eleştirmenleri bölen; nefret ya da aşk duygularını tetikleyen o “fenomenal” virtüöz...

Hırvat ve Sırp ana babanın çocuğu: Bosna savaşından sonra Sırplığı reddetti. Kazanamadığı ödülle ünlendi: Chopin yarışmasında birinciliği alamayınca, jüri üyesi Martha Argerich “Bu genç, jüriden ileri” diyerek jüriden ayrılmıştı. Moskova’da Çaykovski Konservatuvarı’nda ustası, hocası, önce sevgilisi sonra eşi, yoldaşı Gürcü piyanist Aliza Kezeradze’yle geçen mutlu yıllar... Onun ölümüyle girdiği ruhi buhran! Korkunç bir travma! Sahnelerden çekilmesi... Yeniden hayata dönüş. Yaralı bir dönüş. Genç piyanistlere, eğitim ve sağlık kurumlarına inanılmaz yardımlar...
Konserde kendine özgü tavrıyla çaldığı Brahms’ın Paganini’sinin bir teması üzerine çeşitlemeleri insanı ağlatacak kadar güzel ve etkileyiciydi.

Nisan sürprizleri
Dünyanın başka yerinde önceki akşam kapılar kırılırdı. CRR’de boş koltukları görünce içim acıdı. Hiç duyuru yapılmamıştı! Malum medyamızda bunlara yer yok. Politikacılar sadece rolleri değil, hayatları da çaldılar!
2 Nisan’da dünya çapındaki ikizler Katia ve Marielle Labeque’in iki piyano resitali var. Duyan oldu mu? Jan Garbarek, Ute Lemper, Âşık Veysel, Viyana Çocuk Korosu, senfoni orkestraları... İnternete girip tüm programı inceleyin ve şimdiden söyleyeyim: 22 Nisan’da hiç-bir yere söz vermeyin! Yerim bitti, ayrıntılar başka yazıya...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları