Yüreğimizi Isıtan Güzel İnsanlar

17 Nisan 2011 Pazar
\n

Bütün olumsuzluklara karşın bu güzel ülke nasıl hâlâ ayakta durur, diye düşündüğümde, şöyle dedim kendi kendime: Güzel insanlar sayesinde.

\n

Geçen hafta Sunay Akının göz nuru Oyuncak Müzesi 7. doğum gününü kutladı. O gün kapısının önünde koskoca bir zürafa bulunan Oyuncak Müzesine ilk kez gittim ve evime bir adımlık mesafede bulunan müzeyi ve oyuncak delisi Sunay Akını, bir başka oyuncak delisi eşi Belgini, dokuz çalışanı ve 30 binden fazla oyuncağı yeni tanıdığım için utandım.

\n

Öyle bildik insanın çocuk olacağı geliyorsözünü etmeyeceğim, insanın kocaman bir insan olarak o Oyuncak Müzesinde yitip gitmesi geliyor. Sunay Akın heyecanla her oyuncağın macerasını anlatıyor. Her oyuncak sanki o anlatırken yeniden hayata başlıyor, atlar dörtnala bir koşu tutturuyorlar. Eczacılar tozları birbirine karıştırarak şifalı şuruplar yapıyorlar, fırıncının ekmeği mis gibi kokuyor, bir yanda oğlanlar topaç çeviriyor, kızlar evcilik oynuyor ve şu dünyanın bitmeyen derdi savaş Oyuncak Müzesinin bir odasını da dolduruyor. Yaralılar, ölmüş atlar, bombardıman uçakları, neyse ki bu savaş bir savaş oyunu... içiniz rahatlıyor.

\n

Oyuncak müzelerinin dünyadaki yeri çok başka. Müzenizin müze olması için ender parçaların mutlaka çok olması gerekiyor. Bizim Oyuncak Müzemiz çoktan rüştünü kanıtlamış. Dünyanın önemli 150 müzesi arasına girmiş... sevindirici bir de haber var, Dünya Müzeler Birliğinin üyesi olan Oyuncak Müzesi mayıs ayında Almanyanın Bremen kentinde yapılacak müzeler yarışmasında finalistlerden biri olmayı başarmış.

\n

Müze 7. doğum gününü çok nadir bir parçayı vitrine koyarak kutladı. 1840’lı yıllar yapımı dört katlı bir Alman bebek evi bu. Bu bebek evi için büyük bir çaba harcamışlar, bebek evi İsviçredeki bir müzayededen alınmış. Sunay Akın, bu Arda Turanı transfer etmek gibi bir şeydiyor.

\n

Gerçekten dört katlı bebek evi, gerçek bir şaheser. Her oda ayrı bir tarzda döşenmiş, çalışma odasındaki masada yarısı yırtılmış bir kurutma kâğıdı bile duruyor, o küçücük klasik sandalyeler şiir gibi, hele avizeler.

\n

Saatlerce oyuncak evin önünde durabilir, her odada nasıl bir hayat yaşandığını, eşyaların da yardımıyla siz kendiniz bir hikâye olarak yazabilirsiniz. Sanırım artık yapılmayan bu bebek evleri en çok yazar olmayı düşleyen çocukların düş gücünü beslemiştir. Düşünsenize her uyandığınız gün, yeni bir hikâyeye başlayabilirsiniz. Binbir Gece Masalları gibi bitmek bilmeyen bir hikâye nehri içinde dolaşıp durursunuz...

\n

***

\n

Bu hafta da ne kadar bereketliymiş. İşte Ankaradayım ve yorulmak nedir bilmeden 17 yıldır Ankara Karikatür Festivalini yoktan var eden Nezih Dalyan, Bu yıl 7. kez her şey çocuklar içindiyor. Aman Tanrım bu karikatürleri çocuklar mı çizdi? Yarışmanın birincisi Nurten Demirtaş küçücük bir kız, vallahi daha bir seviniyorum. Karikatür alanında bir erkek egemenliği vardır ama korkun kızlar fena geliyor... daha doğrusu yeni kuşaklar birer espri canavarı.

\n

Nezih Dalyana bakıyorum, yüzünde mutluluk gülümsemesi. Artık festival amacına ulaşmış, okullar öğrencilerini arabalara bindirip festival haftası nedeniyle açılan sergilere özellikle getiriyorlarmış. Bu yıl sergileri gezen çocukların ve tabii yüreği hep çocuk kalanların sayılarının 10 bine varacağı tahmin ediliyor.

\n

Puslu bir Ankara havasında Makedonyadan, Hollandadan, Azerbaycandan, Samsundan, Adanadan, İstanbuldan gelmiş karikatürcüler neşe içinde birbirlerinin karikatürlerine bakıp basıyorlar kahkahayı, ben de basıyorum. Bugünlerde içimizi ısıtacak her şeye daha bir tutkuyla bağlı olmalıyızdiyorum içimden, en çok da neşeye.

\n

Bu arada Nezih Dalyanın eşi Hülya, festivalin başından bu yana gelip giden tüm karikatürcülere defterler açıp birer karikatür çizdirmiş, muhteşem defterler çıkmış ortaya, çalınmasından korkulan defterler, bir gün mutlaka gün ışığına çıkacak en samimi karikatürler, tek nüsha.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Alay ettiler... 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları