Muhafazakâr Saldırı

01 Nisan 2015 Çarşamba

Türkiye, ucu faşizme açık muhafazakâr İslamcı, ideolojik, politik ve kuşkusuz fiili bir saldırı altında. Saldırı nerede boşluk varsa oraya sızıyor. Örneğin solun kadınlar ve gençler aracılığı ile kendini göstermek istediği CHP’de yönetimin kendince denge politikaları peşine düşmesi, ekonomiyi Derviş’lere, Sayek’lere emanet etmeye niyetlenmesi böyle bir şey. Kalkınmacı, devletçi ekonomi politikasının Keynes’te tıkanıp kaldığını propaganda edenler, sola bakmayı unuttukları için “sermayeye selam, solculuğa devam” sloganından şaşmıyorlar.

***

Oysa değişim zamanıdır; yoğun istek halktan geliyor. Neoliberal entelektüellerin bu eğilimi sezmemeleri mümkün değildi; sezdiler. Peki, şimdi ne yapacaklar? Muhafazakâr ideolojik, politik saldırıya karşı nerede saf tutacaklar? Kafaları pek karışıktır. Bu karışıklığın giderilebilmesinin ön kabulü, liberal fikir dünyasının 1970’lerin sonunda teslim olduğu neoliberal sapmadan kendilerini kurtarmalarıdır. Hiç kimse liberallerden eşyanın tabiatına aykırı davranmalarını beklemiyor. Yalnızca ideolojik olarak var olabilme koşullarının değiştiği hatırlatılıyor onlara.

***

Sosyal demokratlar da, ideolojik olarak Marksizmden liberalizme dümen kırmış eski sol da bu değişimi fark etmek durumundadır. 12 Eylül darbesinin Özal’ın “24 Ocak kararları” adıyla tescillenmiş monetarist programın darbeye ön geldiğini hatırlayanlar, darbecilerin solu yalnızca fiziken yok etmeyi değil, aynı zamanda neoliberal baskılamayla eritmeyi, teslim almayı denediklerini, uluslararası bir komplonun parçası olarak büyük ölçüde başarı kazandıklarını da unutmamışlardır herhalde.

***

Bu politika darbe sonrası tüm hükümetlerin her alanda temel politikası oldu. Özal’la taçlandı, Derviş’le sürdü, Babacan’la yürürlüktedir. Sol dışındaki, sosyal demokratlar dahil tüm siyasal partilerde hâlâ egemendir. Yalnız onlarda mı? Hayır. AKP’nin “12 Eylül Anayasası gidecek” masalı ile hizmete koştuğu neoliberaller, “AKP militarizmle savaşıyor, devlet küçülecek” demagojisiyle, ciddi uyarılara karşın Cemaat - AKP işbirliğinin son sahnesinde rol almayı görev bilmişlerdi.

***

Yanıldıklarını şimdi anlıyor gibidirler. O günlerde uzun süren büyük uzlaşmada kazıklandığını ileri sürerek uzlaşmayı sert bir şekilde bozan AKP, tek başına ve tek liderle yola devam etme kararı alınca neoliberallerin uyanışı da hızlandı. Ama bu uyanış, politik bir uyanıştır; ideolojik bir kopuşla beslenmediği için yetersiz, muhafazakâr saldırı karşısında silahsızdır. Çaresi yok mu? Çaresi sola kulak vermek olabilir. Çoğu soldan gelme, soldan yüz çevirerek muhafazakâr ideolojinin rüzgârına, sistemin zorlamalarına, entelektüel hayat alanı açmasına kapılarak var olanların, solun zengin fikir hazinesine, sosyalizmin bir türlü kurutulamamış engin denizine gereksinimleri büyüktür.

***

Rüzgârın yön değiştirdiğini görüyorlar; ucu faşizme açık muhafazakâr saldırı onları rahatsız ediyor. Artık bu gidişe ortak olmak istemiyorlar. Huzursuz, ikircikli bir ruh haliyle de olsa doğru bir iş yapıyor, sola kulak veriyorlar. Gezi Direnişi onları hem rahatsız etti hem de sert bir şekilde uyardı. Gezinin dediği şudur: Yanılmak ideolojik saldırıların politik güce dönüştüğü zamanların affedilebilir günahıdır. Kurtuluş tarihte hep görüldüğü gibi sola dönmekte. Çünkü sol, halkın vicdanının her tür ideolojik saldırıya dayanıklı denenmiş iksiridir.
Yenildiği zamanlarda bile güçlenmesinin, bir dünya görüşü, bir sistem önerisi olarak ayakta kalmasının nedeni budur.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları