1 Nisan Şakası!

01 Nisan 2015 Çarşamba

Sevgili okurlarım, biliyorum şu anda canınız çok sıkkın, çünkü elektrikler kesik. Bütün Türkiye’de kesik! Yani sevgili dostlar, hal öyleyken depreme dayanıklı evlerde otursanız ne olur, oturmasanız ne olur? Bir tuhaf elektrik kesintisi tüm hayatımızı felç etti. Bu da bize kapak olsun!
Bu durumda Türkiye’yi kurtarmaya çalışmanın da bir manası kalmadı. Öyleyse Türkiye’yi kurtarmayı çok çok bilgili yazarlara bırakarak, biz bugün geyik yapalım. Hep ciddi ciddi yazacak değiliz ya, biraz da gülelim.
Efendim, geçenlerde bir grup sanatla iştigal eden arkadaş sohbet ediyoruz. Önce tabii Türkiye’yi kurtardık, sonra Cumhuriyet gazetesini kurtardık ve söz döndü dolaştı, hastane ortasına büyük aptesini yapan teyzeye geldi. Dostlarımızdan biri kavramsal sanatlarla çok ilgilidir ve bu olayı kavramsal açıdan çok önemli bulmuş. Şöyle diyor: “İlk kavramsal sanatçıları düşünün... Koskoca bir salonun ortasına kendi büyük apteslerini koyup, şuna artık bok diyeceğim, büyük bir sanatsal olay yaratmışlardı; bu teyzenin yaptığını da o açıdan değerlendirebiliriz.” Ve arkadaşım devam ediyor, “Postmodern sanatın güzel bir uygulaması bu. Sanatçı burada özgürlük kavramını yeniden uygulamakla kalmamış, aynı zamanda insanların da bazı hayvanların haklarına sahip olması gerektiğinin altını çizmiştir. Ayrıca kendisinin anarşizm ve insürrektionalizm (isyancılık) akımının da yeni bir öncüsü olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Arkadaşımızın bu sözleri doğrusu kafamızı karıştırdı. Grubun en anarşisti, her türlü kurala karşı olan bir genç arkadaşımız “Vay!” diye bir çığlık atıp söze girdi: “Arkadaşlar bu, doktorların ağır çalışma koşullarından dolayı hastalara yansıttıkları negatif tavırlara, bozuk yönetim ve sağlık hizmetlerine karşı da yapılmış eylemsel bir olaydır. Ayrıca sanatın sanat için değil, sanatın halk için olduğunu da orta yere bırakmıştır. Sanat galerilerini gezemeyen Türk halkına da sanatın o cezbedici kokusunu tattırmak istemiştir.
Anarşist arkadaşımızın bu açıklamaları, açıkça söylemeliyim grup tarafından alkışlarla karşılandı ve eylem fikirleri havada uçuşmaya başladı. Dostlarımdan biri, bir grup kadının çarşaf giyerek AKM’nin önüne gitmelerini ve orada bu sanatsal eylemi gerçekleştirmelerini önerdi.
Yani eylem şunu demek istiyor, 10 yılda AKM’nin içine ettiniz!
Biliyorsunuz, Türk halkı gözüyle görmediği şeye inanmaz. İşte bu müthiş eylem herkese söyleyeceğini söyleyecekti. Ancak eylemi yapacak kaç kişi çıkar!.. Bu konuda herkes biraz karamsarlığa kapıldı.
Kavramsal sanatın tüm inceliklerini bilen sanatçı arkadaşımız yeniden söz aldı: “Bu teyzemizin ortaya bıraktığı eser amorf bir yapıda olduğu için, hayal gücünün sınırlarını zorlayarak ve eser hakkında kişilerin farklı yorumlarını kendi aralarında tartışmalarını sağlayarak, sanat eleştirmenlerine de farklı ufuklar açmıştır. Bu nedenle teyzemize teşekkür borçluyuz.
Grup olarak teyzemize en içten alkışlarımızı gönderdik.
Ben bunları yazarken hâlâ elektrikler gelmemişti. Ben de sokağa çıkıp jeneratörü çalışan bir market ya da bir kırtasiye aramaya başlamak üzere hazırlandım. Çocukluğumdan beri peşimi bırakmayan vazife aşkı içimde yeniden şahlandı. Sonunda bir yer bulup çöktüm ve yazımın sonunu getirebildim. Yolda, bir eczaneye uğradım, kalabalık ama reçeteler alınamıyor. Herkes elektrik kesintisinin bir hiper saldırı olduğunda hemfikir. Acaba kim yapmış olabilir? İlk akla gelen AKP iktidarı. Çok doğal; çünkü seçimler sırasında tüm ülkede yaygın bir biçimde gelişen elektrik kesintilerine Enerji Bakanı ne demişti: “Trafolara kedi girmiş.” İkinci şüpheli Suriye, üçüncü şüpheli İran...
Ben söz hakkımı kedilerden yana kullandım. Ah o benim anarşist arkadaşım, hemen şöyle dedi: “Seçimlerde ilk işimiz sokak kedilerini toplayıp, bir alanda sakin bir biçimde beslemek olmalıdır!..” Bu öneri yabana atılır gibi değil... Ne dersiniz? Ben mahalle sorumlusu olabilirim... Siz de...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Alay ettiler... 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları