Hikmet Çetinkaya

Kan Kanla Yıkanmaz...

02 Nisan 2015 Perşembe

Berkin Elvan’ın babası Sami Elvan’ın çabası, eski ve yeni baro başkanları, avukatlar...
Berkin’in babası Sami Elvan’ın insanın yüreğini dağlayan şu sözleri:
“Oğlum öldü ama başka biri ölmesin. Savcı serbest bırakılmalı. Kan kanla yıkanmaz...”
15 yaşındaki oğlunu polisin attığı gaz kapsülüyle, aylarca komada kaldıktan sonra yitiren bir babanın ne denli insani duygular içinde olduğunun göstergesiydi yaptığı açıklama...
Savcı Mehmet Selim Kiraz’ı odasında tutsak alan iki eylemciye yalvarıyordu baba Elvan:
“Ne olur savcıyı öldürmeyin, ben sadece adalet istedim bugüne kadar!”
Yazımı yazdığım saatlerde savcı Kiraz’ın Eyüp Camii’nde cenaze namazı kılınıyordu...
Kanı kanla yıkamak isteyenleri, insanların yaşamlarını karanlık dehlizlere, kara toprağın altına koyanları düşündüm...
O öfke patlaması, hınç alma, şiddet, kör terör kimi zaman çocuklara, kimi zaman aydınlara, yazarlara zarar veriyordu...
Kanı kanla yıkayanların öfke ırmağında nice şehitler vermiştik...
Demek ki sırada bir savcı da varmış!
Terörün bir insanlık suçu olduğunu yıllardır söylüyorduk...
Terörün ırkı, dini, dili, inancı yoktur!
İster devlet terörü olsun ister örgütsel terör, bir insanlık suçuydu.

***

Siyasal iktidar önceki gün, yargı kararı olmadan İstanbul Çağlayan Adliyesi’nde yaşanan “rehine eylemi”nin yayınını engelledi tam sekiz saat.
20.27’de operasyon başladı, yedi dakika içinde bitti...
31 Mart provokasyonu koydum yazımın başlığını...
Karayoluyla İzmir’den İstanbul’a dönüyordum. Elektrikler kesik olduğu için cep telefonları da çalışmıyordu. Telefonla konuşmam, bilgisayarla haberleşmem olanaksızdı.
Bir ara telefonum açıldı, biraz bilgi aldım olayı izleyen bizim Hilal Köse’den...
Bursa’yı geçip Yalova’ya yaklaşırken, dün okuduğunuz yazımın altına az da olsa bir şeyler karalayabildim yazı işlerinin katkısıyla...
Karamsarlığın peşinde koşmam umudu yakalamıyor sanırım. Kafamda bir soru işareti var gidermem gerekli ama olmuyor işte:
“Bu bir kışkırtma eylemi mi?”
İki eylemci, terörist, adına ne derseniz deyin, savcı Kiraz’ı Çağlayan Adliyesi’nin altıncı katındaki odasına girip rehin alıyor.
İkisinin de silahı var...
Nasıl giriyorlar belli değil...
Sanırım Adliye çalışanlarının, yargıçların, savcıların, avukatların, büfe çalıştıranların girdiği bölümden...
Bakıyorum suç avukatların üzerine yıkılmak isteniyor...
Ayıptır ayıp!
Bu ülkede yargı ayrışmış bugün...
Ankara’da yapılan anma töreninde tanık olduk buna açık açık... 

***

2015 yılında neler yaşadık, anımsamaya çalışıyorum.
Dolmabahçe’de bir eylemin nasıl yapılacağı; eyle-mi kimlerin gerçekleştireceği sosyal medyada yazıldı.
Birkaç hafta sonra, açıklandığı gibi eylem gerçekleşti.
Eylemci el bombası attı patlamadı, silahına sarıldı ama tutukluk yaptı. Saldırganı polisler bacağından vurdu ve yakalandı.
İkincisi Sultanahmet’teki Turizm Polisi Bürosu’na canlı bomba saldırısı. Polis memuru Kenan Kumaş’ın şehit düşmesi, Rus uyruklu Diana Ramazanova adlı kadın canlı bombanın kendini öldürmesi.
Bir de DHKP-C bombacısı olduğu öne sürülen Elif Kalsen’in hâlâ yakalanmamış olması...
Görüldüğü gibi her şey karmakarışık...
İt izinin at izine karıştığı bir durum var ortada...

***

7 Haziran seçimleri öncesi bir provokasyon kuşkusu ister istemez tartışılmaya başlanıyor.
Kanlı terör eylemleri, siyasal iktidarlara faşizan önlemler aldırır yasal yollar açılarak. Bu gibi yöntemler faşizmin tırmanmasını, mezhepsel, ırksal çatışmaları da beraberinde getirir...
Benim korkum bu!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları