İranlı ‘yeni Ortadoğu’

06 Nisan 2015 Pazartesi

ABD Başkanı Barack Obama, 2009’da ‘bedavadan aldığı’ Nobel Barış Ödülü’nü 5 yıl sonra hak etti. Orası kesin. İran ile 2 Nisan’da Lozan’da varılan ‘çerçeve anlaşma’ hakikaten büyük başarı. Obama, 1979 İslam Devrimi ile açılan sayfada, Jimmy Carter’dan beri Amerikan başkanlarının İran’la iştigal için deneyip de yapamadıklarını yaptı. Bir mucize olmaz, ABD’lilerin ‘Ortak Kapsamlı Eylem Planı’nın unsurları 30 Haziran itibarıyla nihai anlaşma ile ıslak imzaya kavuşursa, yankıları devasa olacak. Anlaşmayı normalde Ortadoğu’da barış için ‘hayra yormak’ gerekir. ‘Savaş için diş bileyen’ rakip kamp ikna edilebilirse. Zira anlaşma 2. Dünya Savaşı sonrası şekillenen statüko ve güvenlik mimarisini sarsacak, yeni ittifakların önünü açacak potansiyelde.

Önce anlaşma...
Oyunun adı İran’ın sivil nükleer programa sahip olacak şekilde teknolojisini sınırlandırması karşılığında yaptırımlardan kurtulması... İki taraf da temel tavizler verse de teknik olarak İran’ın tavizleri çok daha fazla. İran nükleer teknolojisinde kullandığı 19 bin santrifüjünden eski ve az gelişmiş 6104’ünü elinde tutabilecek, bunların sadece 5 bini çalışacak ve yüzde 3.7’den düşük oranda uranyum zenginleştirecek. Düşük derecede zenginleştirilmiş uranyum stoklarını 300 kiloya indirecek. Sadece Natanz’da uranyum zenginleştirilecek. Yeraltındaki Fordo tesisinde 15 yıl zenginleştirme yapılmayacak. Arak ağır su reaktörü silah düzeyinde plütonyum üretemeyecek. Böylece nükleer bomba malzemelerini bir araya getirmeye bir yıl mesafede tutulacak. Sadece nükleer tesisler değil, programının tüm kaynakları, madenler vs. denetlenecek. Bu düzeylerde uranyum zenginleştirmeyle İran’ın atom silahı edinmesi imkânsız olacak.
Elbette İran hiçbir nükleer tesisini kapatmayacağı, uranyum zenginleştirmeyi bir şekilde sürdüreceği ve kısıtlamalar kalkınca nükleer teknoloji sahibi olacağını öne çıkartıyor, asıl kazanımı olan yaptırımlara bakıyor. Peki neden? İran 3 yılda petrol geliri 100 milyar dolar azalmış, dünyada mal varlıkları ve banka hesapları dondurulmuş, normal yoldan para transferi yapamayarak büyük zarara uğrayan bir ülke. Günde 2.8 milyon varil petrol üretebiliyor ama 1 milyonunu ihraç edebiliyor. Anlaşma olursa ekonomik potansiyelini kullanabilecek.

İttifak denklemi
ABD Başkanı, anlaşma ile aynı zamanda bölgedeki ‘stratejik dengeleme’ hedefi yolunda atılım yapıyor. Ne Kongre’deki şahinler, ne İsrail ve ne de Suuda boyun eğmemesi bundan. Büyük resme bakılınca görünen ABD; Rusya ile Doğu Avrupa’da, Çin ile Orta Asya’da bilek güreşine tutuşmuşken, iki ülkenin Ortadoğu ve Orta Asya’da artan etkisi karşısında yetersiz kalıyor. Rusya’nın İran’ın nükleer teknolojisine katkısı malum, Ortadoğu’ya rahatça nüfuz edebiliyor. Çin, bir yandan Suud ve Körfez’le diğer yandan İran ile yakın enerji ilişkisi yürütüyor. Yani Rusya ile Çin’in bölgede herkesle ilişkileri var. ABD’nin yok. İran ile anlaşma kartları yeniden karacak. Diğer yandan Obama için İran’la anlaşma, radikal İslam’ın kaynağı görüp de dizginleyemediği Sünni/ Vahhabi güçler ve onların sağladığı iklimle beslenerek küresel tehdide dönüşen IŞİD’a karşı manevra. Bu, İsrail dahil kimsenin ikna edici alternatif sunamadığı bir tehdit.
İşte hepsi Washington’daki İsrail yanlısı lobinin bir kısmının da Obama’ya desteğini getiriyor. Artık Dianne Feinstein gibi senatörler yahut İsrailli yetkililer 23 yıldır aynı şeyi söyleyen Benjamin Netanyahu’ya karşı “Anlaşma İsrail’in varlığını tehdit etmiyor” diyebiliyor.

30 Haziran’dan sonrası..
İşte burası tehlikeli. Obama kalan 21 ayında Riyad’ın başını çektiği Sünni bloku ‘stratejik dengelemenin’ kendilerinin de hayrına olabileceğine ikna edebilecek mi? İran ile anlaşmayı duyururken Körfez’e ‘Camp David’de zirve’ çağrısı yapması, İsrail liderinden önce Suudi Kralı’nı araması boşa değil. Suudun peşine taktığı ‘Sünni blok’ ile Yemen’e saldırması da, Suriye’de gerileyen tekfirci grupların kuvvetle muhtemel yeni para ve silah zerkiyle atağa kalkmaları da tesadüf değil, Obama’ya ‘açıktan sert oynarım” mesajı. Suud ayrıca nükleer güç olmakla da ilgileniyor, 20 yıl içinde 16 nükleer reaktör inşasını planlıyor. Washington’daki Suudi elçisi Adil el Cubeyir geçenlerde ‘nükleer silah edinmeyi dışlayıp dışlamadıkları’ sorulunca “Bu kamuoyu önünde tartışmayı isteyeceğimiz bir mesele değil” demekle yetindi. Yine bölgede İsrail etkisiyle ‘nükleer silahtan arındırılmışlık’ şiarını benimsemiş ülkeler ‘Niye biz de İran gibi yapmayalım’ diyebilir.
İran’la anlaşma bölgede güçleri dengeleyerek barışa hizmet etme potansiyeli barındırıyor. İranlılar için dünyaya açılıp rejimlerinin olumsuz yanlarını değiştirmek için de fırsat. Yeter ki, rasyonel olan üstün gelebilsin, Obama’dan sonrası tufan olmasın...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ABD’de darbe tehdidi 7 Eylül 2018
Zaharçenko darbesi 5 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları