Erinç Yeldan

Şirketler Kesiminin Döviz Açığı Üzerine

27 Kasım 2008 Perşembe

Küresel krizin Türkiyeye olası etkilerinin nasıl yaşanacağı konusu giderek daha da netleşiyor. Veriler, Türkiye ekonomisinin krizden doğrudan doğruya reel sektör şirketlerinin kredi gereksinimlerini karşılayamaz duruma düşmesi ve döviz borçlarını çevirmekte zorlanması yollarıyla etkileneceğini gösteriyor. Buna ek olarak, artan döviz maliyetlerinin yüksek derecede borç biriktirmiş şirketlerde yüksek boyutta bilanço zararlarına yol açması kaçınılmaz gözüküyor.

***

TC Merkez Bankası Araştırma Dairesi uzmanları bu konulara açıklık getirmek üzere finansal kesim dışındaki firmaların (reel sektör şirketlerinin) döviz varlık ve yükümlülükleri üzerine kısa bir not yayımladı. Merkez Bankasının hesaplamalarına göre, reel sektör şirket kesiminin Haziran 2008 itibarıyla döviz varlıkları ve döviz yükümlülükleri arasındaki farkı veren net açık pozisyonu 81.4 milyar dolar düzeyindedir. Bu rakam neresinden bakarsanız bakın, çok yüksek bir kırılganlık ve dengesizlik kaynağıdır.

Ancak TC Merkez Bankası, söz konusu çalışmasında yeni bir adım daha atarak iktisat yazınımıza yeni bir kavram tanıtmaktadır: Kısa vadeli net döviz pozisyonu. TCMBye göre, şirketler kesiminin toplam döviz açığı 81 milyar dolarla rekor bir düzeyde olmasına karşın bu rakamın sadece 4.4 milyar doları kısa vadeli açıktır. Dolayısıyla kısa dönemde kapatılması gerekli döviz açığı makul düzeylerdedir!

Söz konusu kavram ile anlatılmak istenen herhalde şirketlerin acil likidite gereksiniminin boyutunu araştırma çabasıdır. Ancak, kısa vadeli net döviz açığı kavramı olsa olsa şirketlerin normal koşullardaki acil kredi talebini ifade edebilir. Günümüzün olağandışı koşullarında daha geçerli olacak olan kırılganlık ölçütü ise şirketler kesiminin döviz fiyatlarında yaşanan pahalılığın yol açacağı bilanço zararları ve şirketlerin ithalatını sürdürebilmesi için gerekli döviz kredisinin maliyet yapısıdır.

Döviz fiyatlarındaki artış ve kredi maliyetlerinin yükselmesi ile karşı karşıya kalan şirketler, bilanço zararlarını karşılamak için yatırımlarını ertelemek ve işgücü istihdamını düşürmek zorunda kalacaklardır. Bu olgunun ulusal ekonominin bütününe yansıması ise yüksek işsizlik, gerileyen ücretler ve düşen alım gücü olarak kendini gösterecektir. Nitekim, örneğin TÜSİAD yayın organı İşveren dergisinin ekim sayısı da bu tehlikeye işaret etmekte ve özel sektörün kur riskinin ulaşmış olduğu boyutların ürkütücü olduğunu vurgulamaktadır. İşveren dergisinde yer alan analizde şirketler kesiminin kısa vadeli dış borçlarının ağustos ayı itibarıyla 56.0 milyar dolara ulaştığı vurgulanmakta ve söz konusu borçların 2002ye görece yüzde 246 artış göstermiş olduğuna dikkat çekilmektedir.

***

Fortis Bank tarafından yayımlanan Makro Odak araştırma notunun kasım nüshası ise şirketler kesiminin döviz açık pozisyonunun 2008 Eylül ayı itibarıyla 91.1 milyar dolara yükselmiş olduğunu belgelemektedir. Fortis araştırma dairesi çalışanlarının verilerine göre, söz konusu açık rakamına TCMB ve bankaların döviz pozisyonları da eklendiğinde, ekim ayı itibarıyla Türkiyenin toplam döviz pozisyonunun tarihinde ilk defa eksiye geçmiş olduğu görülmektedir. Bu da şirketlerin açık pozisyonunun artık ne bireylerin, ne de kamunun döviz fazlası ile kapatılabildiğini göstermektedir.

Korkut Boratav Hoca da pazar günü Sol internet sitesinde yer alan yazısında, Citigroup tarafından yayımlanan verilere dikkat çekmekteydi. Korkut Hocanın ilettiği verilere göre, Citigroupun aralarında Türkiyenin de bulunduğu otuz ülke için yaptığı projeksiyonlarda, kısa vadeli ticari borçlar ve olası cari açık hariç, Türkiyenin 2009daki dış finansman gereksinimi 109 milyar dolara ulaşmakta ve ülkemiz Polonyadan sonra ikinci sırada yer almaktadır. Bu rakama kısa vadeli ticari borçlar da katılırsa Türkiyenin 2009daki dış finansman gereksinimi 132 milyar dolara (Rusya ile Koreden sonra üçüncü sıraya) yükselmektedir.

Türkiyenin toplam döviz dengesinin açık vermesi, ulusal ekonominin bundan sonra kurlardaki gelişmelerden daha da şiddetli biçimde etkilenebileceğini göstermektedir. Bu şartlar altında, Fortis araştırma dairesi uzmanlarının da belirttiği gibi, TCMBnin hesaplamış olduğu kısa vadeli net açık pozisyon kavramının 4.4 milyar dolarla sınırlı olması ise piyasa oyuncularını cesaretlendirmekten ve rahatlatıcı olmaktan uzaktır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları