Bağış Erten

Oyuna Devam

09 Nisan 2015 Perşembe

Rakipler kaçak güreştiler Hepsinin yumrukları vardı Dünyayı değiştirmek için Verdiğimiz kırıntılardı

Yabancı bir gazeteciden gelen mail şöyle bitiyordu: “İstanbul’u özledim, tabii ki Fenerbahçe otobüsü ve silahlı saldırı gibi olayları değil.” İçeriden bakınca kendi çamurumuzda debeleniyoruz ama biraz dışarıdan bakınca durum feci. Kim söylemişti hatırlamıyorum ama şu söz tanımlayıcı: “Türkiye küreselleşmeden kendi içine yuvarlanan tespih böceğini anlıyor sanırım.” Oysa içe kapanınca bir daha kabuğu kırmanın zor olduğu günler geliyor. Futbol yayınına bir süre ara vermek zorunda kaldı. Necefli maşrapa yerine de kan-gözyaşı görüyoruz ve işin kötüsü buna şaşıran yok.

Karanlık çok derin
Bir kulüp otobüsüne silahlı saldırı olmuş, Süper Lig durdurulmuş, herkes teyakkuzda. Mesajlar, sağduyular, kınamalar… Oysa sonunu bir şekilde hepimiz biliyoruz. Karamsar bir yorum, evet. Fakat sosyal medyaya, taraftar forumlarına göz atarsanız karanlığın ne kadar derin olduğunu anlarsınız.
Sanırım şunu anlamakta zorlanıyoruz. Bu iş sadece yasalarla, sadece polisiye tedbirlerle, sadece yöneticilerle çözülmez. Taraftarsız, futbolcusuz, antrenörsüz hiç çözülmez. Tüm bileşenlerin özne olduğu bir yapı şart. Ama yok saydıkça, bugünler elbet geçer, bu duyarlılık biter, hayat aynı kalır ve Ortaçgil’in sesinden dinler dururuz: ‘Oyuna Devam.’
Tarih bunun delilleriyle dolu. Heysel Faciası’nın olduğu gün Şampiyon Kulüpler Kupası finali maçı onca ölen insana rağmen devam etti. Bu utanç maçından birkaç sene sonra Hillsborough Faciası yaşandı. Şili’de Pinochet’nin ölüleri, işkenceleri depoladığı statta oynamak istemeyen SSCB takımını görmezden geldiler; futbol, sonraki 25 sene iki kutuplu dünyanın oyuncağı oldu. 1978 Dünya Kupası’nda, Arjantin Peru’ya nasılsa 6 gol attı ve diktatör Vileda’ya şampiyonluk kupası armağan edildi. Herkes başını öne eğdi, kupa kirlendi. Olimpiyatı rüşvetle ona buna peşkeş çektiler, sporun DNA’sı değişti, şimdi onu toparlamakla uğraşıyorlar. Görmezden geldikçe, geçer dedikçe sorun habis oldu. ‘Oyuna Devam’la olmaz bu iş. Madem durduk, artık üzerine düşünme, dinleme, anlama ve çözme zamanı. Bu sıkıntı ‘her nerede yaşanıyor ve yaşatılıyorsa’!

Haf’ın solu değil sol haf
Bu Cumhuriyet’teki ilk yazım. İnsan haliyle heyecanlanıyor. Spor yazarlığına Radikal’de başladım. Şimdi de Cumhuriyet Meydanı’nda sol haf’a geçmek için uğraşıyorum. Haf’ın solu değil ama. İdealim, Metin Kurt gibi ‘çizgi açığı’ olabilmek. Oraya doğru toplar atabilmek. Radikal’le başlayan macerayı Cumhuriyet’te emekliliğe evriltebilmek… Yeni gelen taze topçunun ‘futbolu burada bırakmak istiyorum’ tadında bir dilek kipi işte! Aslında ilk yazıda güzel şeylerden bahsetmek isterdim. Ama izin vermiyor memleket. İlle de güzel şeyler olsun istiyorsanız Socrates diye bir dergi çıktı. Bir göz atın. İyi gelecektir. Beğenmezseniz para iadesini ben yaparım…

İslam Çupi’den uyarı!
Küçüktüm ufacıktım Şimdi büyüdüm çocuğum var Ben hep sorular sorardım Karşımda aynı sorular

Tarihin bir trajedi olarak değil düpedüz kötü bir sitcom’a döndüğü ülkemizde gazetelerin sayfaları da mükerrer gibi. Bir olaylı maç sonrası İslam Çupi’yi kızdırmışlar. Üstad da sert ve net yazmış. Ne değişmiş peki?
Oyuna devam…
“Çağın en güzel sporu olan futbolun Türkiye’de bir “savaş haline” dönüşmesini arenanın locasından nazarlar atan soylular sınıfı gibi daha seyredecek miyiz?
Sen Allah mısın be teknik direktör? Tribünleri şartlamak, hınçlaştırmak, antrenörlük kitabının hangi sayfasında yazar? Konuşmasını bilmeyen ve her olayı bir bit yeniğine bağlayan yönetici… Hakemi, rakip takımı, federasyonu müstevli zihniyeti içinde ne hakla düşman ilan edersin? Hakem beyler… Bir takımı peşin yendirmeme bir takımı peşin yendirme diye bir takdir (!) hakkı hangi yüce katta daktilolanıp cebinize boca ediliyor? Futbolda mutlak bir yenilmezliğin olmadığını, futbolun üç neticeye bağlanmış bir matematik olduğunu yöneticiye, taraftara kim anlatacak? Meclis’e imza toplayan politikacı, bu kalemtıraşlıktan vazgeç… Hangi bodrumda saklandığı belli olmayan Futbol Federasyonu, başını hangi kuma gömdüysen çıkar. Çünkü futbol, Türkiye’yi yavaş yavaş bir “iç savaşa” sürüklüyorsa, ilk önlemciliği yapmak veya yapmamak, senin ya şerefin olacak ya tarih boyu sürecek ayıbın… Ve sevgili basın… Abuk sabuk, öç kokan yönetici demeçlerine yer verme. Hayali ve karşılıklı çatışmayı körükleyici haberlerden kaçın…
Ya hepimiz bizlerden istenen sorumluluk payının sınırları içine çekilecek, ya bir beklenmeyen otorite Türkiye’de futbolu ve spor sayfalarını bitirecek, ya da vurdumduymazlığın doruklarında bir gün sahaların bir kan gölü ve mezbaha oluşuna tanık olacağız.”
(Nisan 1988)  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bu sezon o sezon değil 2 Eylül 2018
Herkes biliyor 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları