Uşaklar Arası Çatışma

14 Nisan 2015 Salı

Ne zaman faili meçhul politik bir cinayet işlense...
Ne zaman kritik bir dönemde terörist bir saldırı yapılsa...
Ne zaman olmadık çatışmalara girilip hassas dengeler tehlikeye atılsa...
Eski bir MİT mensubunun zamanında elimize tutuşturduğu o paslı anahtara sarılıyoruz: “Olanlar kimin işine yarıyorsa, bu olayın faili de odur” diyoruz.
Oysa o lanetli kapı 40 kilitli. Doğru cevap da hep ikircikli.
Bizim elimize tutuşturulan ve bazen yanlış kilidi de açabilen o anahtarsa bir tane.
Şimdilik görünen o ki gözü dönmüş iktidarın emrinde olan asker, şu kritik dönemde, olmayacak bir çatışmaya yol açtı ve çatışma sivil Kürtlerin sağduyusu ve iyi niyeti sayesinde son derece insani ve ibretlik bir hikâyeyle sonuçlandı.
Eğer bu varsayıldığı gibi gerçekten algı yönetimi için yapılmış bir provokasyonsa, atılan ok yanlış hedefi vurdu.
Bu planı yapanlar, kendi bacaklarına kurşun sıktılar.
Kürt hareketi provokasyona gelmeme kararlığını gösterdi ve en sert muhaliflerin bile kalbini yumuşatacak bir tutum sergiledi.
Neticede bu olay AKP’ye değil HDP’ye yaradı.
Şu durumda ya o anahtarı hemen denize atacağız ya da diğer anahtarların peşine düşeceğiz, 40 fırın ekmek daha yiyeceğiz ve çevresinde dolaştığımız o derin kuyulara ineceğiz.
Provokasyonun akılları baştan alan dayanılmaz hafifliğine kapılmak her zaman kolay.
Zor olan, kolay varılan cevaplardan şüphe etmenin ayakları yere bastıran ağırlığını göze almak.
Yıllardır, her olayın ardından katili hemen bulduğunu sanan hevesli ama beceriksiz dedektif sürüsünün peşine düşülüyor. O yüzden burunlar pislikten bir türlü çıkamıyor.
Gerektiği zaman bir Ermeni, bir Kürt, bir Türk öldürülüyor ve çarklar tıkır tıkır dönüyor.
Biz neden sorusuna bulduğumuz yanlış ya da eksik cevaplar yüzünden, fıtratımız bu zannediyoruz.
Ülke bu sayede yıllardır faili meçhul cinayetler ve şaibeli çatışmalarla güle oynaya yönetiliyor.
Biz de düşük seviyeli ve azami tehlikeli bir hayatın içinde debelenip duruyoruz.
40 kilide karşın elimize tutuşturulan o tek anahtarla boğuşurken, kapının uzaktan kumandayla istenildiği zaman tek bir hareketle kilitlendiğini ve yine istenildiği zaman tek bir hareketle açılabildiğini es geçiyoruz.
Anahtarı soktuğumuz kilit eski, dil düşük... Farkında değiliz.
Üflenen tüm yapay rüzgârlara kapılıp, oradan oraya uçuşmamız bu yüzden.
Ne Türkler, ne Kürtler, ne Ermeniler... Ne de diğerleri...
Evrensel ve hesapçı bir savaşın piyonları olmaktan kurtulamıyoruz.
Sistem tarafından yeni faili meçhul cinayetlere, provokatif çatışmalara, rehin almalara, kuyu kazmalara hazırlıklı olmaya eğitiliyoruz.
Düşlerimizi bizim adımıza başkaları kuruyor, korkularımızı başkaları inşa ediyor.
Oysa, şaibeli durumlarda şiar, eski bir MİT müsteşarının değil, eski bir polisiye roman yazarının verdiği anahtar olmalı:
Katil her zaman uşaktır, bu hiç unutulmamalı.
Her uşağın da bir efendisi vardır. Efendiler bazen uşaklar arası çatışmalar çıkarırlar.
Kazanan, bıçağı saplar...
O yüzden Türklerin, Kürtlerin, Ermenilerin ve tüm diğer halkların da makbulü...
Efendisiz ve uşaksız olanı ve inadına bir arada yaşayanıdır.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yanık saraylar 4 Ağustos 2021
Patron çıldırdı 30 Temmuz 2021

Günün Köşe Yazıları