Siyasi Dinbazlık, Seküler Dindarlık

16 Nisan 2015 Perşembe

Türkiye’de din adına orta yerde yapılıp edilenleri dindarlık tezahürü olmaktan ziyade “dinbazlık” olarak değerlendiriyoruz bir süredir ve bunun kabul gördüğünü de fark ediyoruz.
Dindarlık toplumsal ve kültüreldir. Dinbazlık (ister siyasi iktidardan gelsin, isterse sıradan insandan) politik ve ideolojik.
Dindarlık kendiliğindendir, dinbazlık zorlama. Dindarlık içtendir, dinbazlık içten pazarlıklı. Dindarlık sakin ve müşfiktir, dinbazlık haşin ve meşum… Dindar bir kalpten çıkan sabah ezanı, kundaktaki bebeği ürkütmemeye dikkat eden bir yumuşaklıkla, kulakları ve ruhları okşayan bir ses tonuyla sızar evlere.
Dinbaz kalpten çıkan sabah ezanı, Türkiye’yi “Osmanlı’nın reklam arası”, hatta “Dârülharp” sayanların intikamcı motivasyonuyla “Kalkın zındıklar, horul horul uyumayın” dercesine tehditkâr, çoluk çocuğun da uykuda yüreğini ağzına getiren ses tonuyla sarsar evleri…
Türkiye’de iktidarın alâmetifarikası dinbazlıktır. Ve “imam-cemaat” doğru orantısı icabınca bu dinbazlığın toplumun içinde, sokakta, okullarda karşılıkları da hanidir mevcut. Örnek çok ama galiba en karakteristiği kız öğrencilerine “Başınızı örtmüyorsunuz, size tecavüz mubah” diyerek Özgecan Aslan cinayetine buradan göndermede bulunan öğretmendir denilebilir.
İktidar, aramızdaki kraldan çok kralcı uzantıları eşliğinde hepimizi dinbazlık cenderesine alıyor. Bunu yaparken toplumun dindarlığını bahane ediyor.
Peki, bu nasıl bir dindarlık acaba?..
Bir kere dinbazlık ne kadar sıkıcı, boğucu ise dindarlık o kadar serbest ve dışa dönük. Üstüne üstlük dinbazlık ha bire seküler yaşam karşıtı uygulamalarla “Selefi-meşrep” çevrelere mavi boncuk dağıtsa da dindarlık, sekülerlikle içli-dışlı bu ülkede.
Sokaklarda, parklarda-bahçelerde, AVM’lerde, kafelerde, kampuslarda, kantinlerde görüyoruz dindarların kadınlı- erkekli nasıl seküler yaşam yöneliminde olduklarını. Ama bunun en güçlü göstergesi, ekranlara ilgideki öncelik.
Yüzde 50’si iktidarın arkasında görülen/gösterilen toplum, o iktidar ekonomik-politik baskı ile medyada alabildiğine alan da daraltmışken acaba neleri, kimleri izliyor?
Cevap ortada. Türkiye akşam eve çekilip haber izlemeye oturduğunda Fox’u, Kanal D’yi, Star’ı açıyor en çok. Dinbaz iktidarın sesi TRT Ana Haber ise sıralamada ilk 50’de olabilme mücadelesi içinde.
Sabahları Müge Anlı’nın, öğleden sonra Seda Sayan’ın, akşamüzeri Esra Erol’un programları, “tecavüz mubah” nev’inden bol miktarda karakter eşliğinde gırla izleniyor.
Memlekette sabah namazına kalkıp sonra televizyonun başına oturanlar da en çok Fox’ta İsmail Küçükkaya’nın, Kanal D’de İrfan Değirmenci’nin sabah haberlerine takılıyor.
“Prime time”ı zikretmeye gerek bile yok. En çok izlenen diziler ya da Survivor, yine bol miktarda “tecavüz mubah” kare eşliğinde dindar olmayan kadar dindarlarca da çatır çatır seyrediliyor.
Daha önceki yıl zirvede olan Nihat Hatipoğlu’nun iftar programı bile geçen Ramazan’da şehirlinin “köylü kız”, köylünün de “şehirli kız” fantezilerine hitap eden “Güzel Köylü”nün altında kaldı! Dahası 23 Temmuz 2014, Kadir Gecesi’ydi ve ibadetin şahikası olan o gece bile Türkiye en çok “Güzel Köylü”yü seyretti; neredeyse bire bir aynı saatte yayımlanan “Nihat Hatipoğlu ile Kadir Gecesi Özel”, 3’üncü sırada (o da sadece total izleyici grubunda) yer bulabildi kendine…
Tablo bu. Toplumda dinsellikte artış var mı, tüm dünyada olduğu gibi var. Ama bu, sekülerliği hiçe sayarak değil benimseyerek seyreden bir artış. Neşeyi, zevkusefayı reddetmeyen “dünyevi” bir dindarlık bu…
Ve Türkiye’nin geleceğini önemli ölçüde de bu seküler dindarlığın dinbaz siyaset karşısındaki tavrı, tepkisi belirleyecek.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları