Vatikan’la ‘Soykırım’ Krizi

16 Nisan 2015 Perşembe

Etyen Mahçupyan dikkat çekici bir saptama yapıyor: “(Soykırım ayiniyle) Vatikan, üzerindeki yüzyıllık ağırlığı atmıştır. Neden 100 yıl sonra bu kelimeyi kullandı demektense tersten bakıp bu kadar sene nasıl direndi demek lazım. Vatikan çoktan böyle bir şey söyleyebilirdi.Ama söylemedi.”
Öyle ya… Vatikan neden 100 yıl bekledi?

Eğer ortada “tüm soykırımların anası bir soykırım” varsa…
“20. yüzyılın ilk soykırımında”, “Hıristiyanlığı ilk kabul eden ulus (Ermeniler)” katledildiyse…
Bu “ilk soykırım günah”ı Türklere ait ise….
Vatikan neden aradan koskoca bir asrın geçmesini bekledi?
Bu insanlık trajedisini niye 100 yıl ikrar etmedi?
Bunun tek nedeni “siyasi konjonktür” yani “siyaset”tir.

Zarlar yeniden atılıyor
Sorun “tarih”le yüzleşmek yani “gerçekler” olsaydı, Vatikan’ın bu yüzleşmeyi 2015’e bırakmadan çoktan yapması gerekirdi.

Ama bütün taşların yerinden oynadığı, eski ittifakların gözden geçirildiği, taze dostların edinildiği, eski dostların gözden çıkarıldığı bir dönem yaşıyoruz…
ABD baksanıza “şer ekseni” İran’a, can düşmanı Küba’ya yaklaşıyor...
Öte yandan Türkiye’nin Batı ittifakı içindeki durumu sorgulanıyor.
NATO’daki yeri bile belli aralıklarla tartışmaya açılıyor…
Financial Times dün “Türkiye artık güvenilir ülke değil” diye yazdı.
Gazetenin Türkiye’yi iyi tanıyan uluslararası editörü David Gardner tarafından kaleme alınan yazı, “Türkiye Ortadoğu’da istikrarın temel taşı görülüyordu” diyerek başlıyor ve şöyle devam ediyor: “(Ankara) NATO’nun sadık üyesiydi. AB üyeliğine de adaydı. Erdoğan, bölgenin Batı’daki en güvenilir ismiydi. Bunlar şimdi çok uzun zaman önceymiş gibi görünüyor…”
Türkiye’nin özetle gözden çıkarılabileceği imasını yapıyor FT.

Feda edilebilir ülke
Böyle bir dönemde işte Vatikan da eski hesaplarının yeni dökümlerini yapıyor.

Papa’nın, Ermeni kilisesi temsilcileri önünde düzenlediği “Ermeni soykırımı” ayini, Türkiye’nin Batı için artık öncelikle vazgeçilmez olmamasının sonucu.
Bu konuda Papa’nın bir tereddütü olsaydı, Türkiye’yi yekten gücendirmez; daha özenli ve dikkatli davranırdı.
Bu ilk nokta.
İkincisi uluslararası düzenin, “dans eden sandalyeler/sandalye kapmaca” oyununu andıran yeni ikliminde Vatikan’ın da yeni ittifaklar kuruyor olması. Türkiye’yi Batı’da hoş tutmak önceliği yerini; “Ortodokslarla birlik, beraberlik” ve “Doğu Hıristiyanlarının himayesi” projeleri alıyor...
Bu projelerin temelleri kuşkusuz eski. Ama “Doğu-Batı Hıristiyanları”nın birliğine yaşam veren şartlar, yeni uluslararası iklimde olgunlaşıyor. 

Kırılma noktası
Internazionale yazarı Francesco Peloso; durumu, “Papa Francesco Ermeni soykırımını tanımakla bir taşla birkaç kuş vurdu” mealinde özetle aktarıyor:
“Papa böylece halihazırda dünyada zulüm gören Hıristiyanların savunmasını üstlendi. Hem de Doğu kiliselerinin ayrıcalıklı ortaklığına soyundu. Bunun karşılığında ödemek zorunda kaldığı bedel Türk hükümeti ile diplomatik bir kriz yaşamak ise onu da göze aldı!”
Huffington Post gibi internet gazeteleri, krizin, Türkiye-Vatikan ilişkilerinde “İnebahtı’nın devamı kıvamında” bir kırılma noktası olduğunu söylemeye dek işi vardırıyor…
50 metrekarelik evde ikamet eden “mazlumların Papa”sı ile “Türkiye’nin laik, Kemalist geçmişini tasfiye eden”; bin odalı sarayında saltanat süren “yeni Sultan”ın arasında bir süredir mayalanmakta olan krizin çok büyük semboller içerdiği ve pazar günkü ayinin de “bardağı taşıran son damla” olduğu belirtiliyor bu yayınlarda… Buradan devam.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024
31 Mart’ın bahsi 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları