Ergenekon’un görevden alınan hâkimi sert konuştu:

05 Ocak 2014 Pazar

Köksal Şengün, 38 yıllık hâkim...
3 yıl Ergenekon mahkemesinin başkanlığını yaptı. Görev süresi boyunca tutukluluklara itiraz etti, ama azınlıkta kaldı. Sonunda 2011 'de görevden alındı.
Ayrılırken "Bunun yarını da var" demişti.
O "yarın" geldi işte...
Önceki akşam ArtıiTVde "Canlı Gaste"de konuştum kendisiyle...
Yargılanma sırasının bu döneme geldiğini söyledi.
Bu tarihi sözleri paylaşmak istiyorum sizinle...
12 Eylül'de bile olmadı
"Bana göre yapılan yargılamalarda biryığın eksiklik var. Bazı şeyler şimdi gündeme getiriliyor. Bu kumpaslar, yanlış deliller, ilave notlar; o zaman yargılananlarca dile getirildi, ama onların sözleri hiç kale alınmadı, incelenmedi. Aleyhte deliller kadar lehte delillerin de toplanması gerekiyordu. Belli araştırmalar yapılmadan birkararverildi. O gün ses çıkarmayanlar şimdi feveran ediyor. O zaman neredelerdi?"
- Meclis Başkanı, yargı bağımsızlığının öldüğünü söylüyor. Katılıyor musunuz?
- Yargı bağımsızlığı ölmedi mi? Görmüyor musunuz olanları? Savcı savcıyla kavga ediyor; polis, savcının kararını uygulamıyor. 38 yıl hâkimlik yaptım, darbe döneminde sıkıyönetim mahkemesinde de çalıştım. Böyle şey görmedim.
- Uzun tutukluluğa hep itiraz ettiniz?
- Tutukluluk istisnai bir olaydır. Hele bu tür, siyasi davalarda bu kadar uzun tutukluluk, zaten şüpheyle karşılanacak bir durum. Yasa, adam öldürme fiilinde bile 'tutuklanabilir' diyor.
- O dönemki tahliye talepleriniz kabul edilse belki bugün bunları yaşamayacaktık.
- Haklısınız. Belki yaşanmayacaktı. En azından bu aşamalara gelinmeyecekti. Bu kadar çekişme, ayrımcılık, kutuplaşma olmayacaktı. 
Bunları siz getirmediniz mi?
- Yargıtay'da bile 'Cemaat'in imamı' var diyorlar?
- O zamanlar da konuşuluyordu. Son dönem atamalarda daha fazla... Ama bunları ortaya çıkaracak olan, devleti idare edenlerdir. Kime şikâyet edeceksiniz? Biryerlere dinleme cihazı koymuşlarsa sizin zamanınızda yapıldı. Devletin imkânları elinizde... Bunları oralara siz getirdiniz. Ortamı siz hazırladınız. Şimdi size döndü, kötü oldu. Böyle bir ayrımcılığın sonunun nereye varacağını o zaman öngörmeniz gerekirdi.
- Ayrılırken "Bunun yarını da var" demiştiniz.
- Gayet tabii... Nasıl olmaz. Bugün size böyle yapan, yarın başkasına yapar. Nitekim oldu işte. Dün arkasını sıvazladığınız insanlar için bugün neler diyorsunuz. Ama bunları söylerken de maalesef yargı yara alıyor. Yargıyı o zaman bu hale getirdiniz, şimdi tu-kaka yapıyorsunuz; olmaz! İki yanlıştan bir doğru yaratamazsınız. HSYK'den şikâyet ediyordunuz, değiştirdiniz; şimdi yerin dibine batırıyorsunuz. Hayatımı bu mesleğe verdim, ama bunları gördükçe korkunç üzülüyorum.
Kaybettikleri yılları kim verecek?
- Yeniden yargılama bu işi çözer mi?
- Tamam, yeniden yargılama yapalım, ama bu insanlara kaybettikleri 4-5 yılı kim geri verecek? O süreleri yaşama eklemeyolu var mı? "Senin bunca yılının karşılığı budur" diye 5-10 bin lira para verip "Hadi git" mi diyeceksiniz? Insan hayatı bu kadar ucuz mu? Her şeyiyapalım, sonra "yeniden yargılama" adı altında afla bunları çıkaralım. Bunlar ucuzluktur, kolaycılıktır.
Herkes hesabını vermeli. Nasıl ki bugün 80 ihtilalini yargılıyoruz, bu dönem de yargılanacak. Yapılan yanlışlar ortaya çıkacak. Nitekim çıkıyor işte... Ayyuka çıktı. Aynı partinin adamları tarafından söyleniyor. Güneş balçıkla sıvanabilir mi?
- Bu hesaplaşmaya yargıç arkadaşlarınız da dahil mi?
- O hesabın içinde hepimiz varız. Sadece, "Vicdani kanaatimle hareket ettim" demekle de olmaz. Ana unsur delildir. Bir kişiyi müebbetle yargılarken delil koyacaksınız, vicdani kanaatle olmaz bunlar... Bizim partimiz, şefimizyok, biz insanımız için, hukuk için çalışıyoruz. Ama siz hukuku ayaklar altına alırsanız olmaz. Iktidarlaryıkılır, biri gider biri gelir; ama hukuk yıkıldı mı devlet de olmaz.

Gülen, Başbakan'a mektup değil, kitap gönderdi
"Herkes Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar, Cumhuriyet tarihinde hiç yaşanmamış sıkıntılara ve savrulmalara hazır olsun. Bir fırtınaya giriyoruz."
Zaman yazarı Hüseyin Gülerce'nin Tvvitter'dan verdiği bu felaket mesajı, tüyleri ürpertti.
"Nedir yaklaşan fırtına" diye araştırınca öğrendim ki, Gülerce Ankara'da hükümetin nabzını tutmuş. Cemaate karşı büyük bir operasyon hazırlandığını öğrenmiş.
"Hepimizi içeri alacaklar" korkusuyla fren koluna asılmış.
Başbakan'ın dünkü konuşması, Gülerce'nin haksız olmadığını kanıtlıyor.
Burhan Kuzu'nun, 42 ilde 2 bin cemaatçiye operasyon yapılacağını açıklaması da bunun işareti... Kuzu, sonradan bunun bir gazete haberi olduğunu söyledi ama kendisiyle konuştuğumda "Hükümet, karşı operasyon yapmalı" dedi.
Başbakan da hem bu operasyonu örgütlüyor hem de bilgilendirme toplantılarıyla kamuoyunu hazırlıyor.
Ancak bu kez askerleri, solcuları, "Ergenekoncular"ı toplamak kadar kolay olmayacak çünkü cemaatle aynı tabanı paylaşıyor. Cemaat çevresine göre AK Partitabanınınyüzde 48'i cemaate yakın insanlardan oluşuyor. Bu durumda yapılacak bir operasyonun seçimde faturası olacaktır.

Gül'e mektup, Erdoğan'a kitap
Ateşkes için devreye pek çok ismin girdiğini duyuyoruz.
Dün Dolmabahçe toplantısından, Başbakan'a Gülen'den bir mektup geldiği söylentisi sızdı. Oysa o mektup Erdoğan'a değil, Gül'eyazılmıştı. Dershanelerin kapatılmamasını istiyor, medyada ateşkes tavsiye ediyordu.
Öğrendiğim kadarıyla geçenlerde Başbakan'a giden mektup değil, kitaptı.
Bu kitap "bir iyi niyet jesti" olarak Gülen'in biryakını tarafından Başbakan'a ulaştınldı. Ancak Erdoğan, kitabı getirene cemaate duyduğu kırgınlığı anlattı. Bu mesajın Pensilvanya'ya iletilmesi üzerine Gülen'in isteğiyle cemaat medyası hükümet karşıtı yayına son verdi.

Cemaat siner mi?
Ancak anlaşılan o ki bu, Erdoğan'ı vazgeçirmeyecek.
Karşısında hiçbir güç istemeyen Başbakan, "cemaati temizlik operasyonu nu sürdürecek.
Cemaat siner mi?
Sanmıyorum.
MİT kamyonunu durduran savcı, komutanını değil savcıyı dinleyen yüzbaşı, Başbakan'ın oğlunu izleyen istihbaratçı, bakanın oğlunun evini basan polis, partiye meydan okuyup istifa eden milletvekili, Başbakan'a istifa çağrısı yapan köşe yazarı, bir anda tahliye kararları vermeye başlayan yargıç, "paralel yapı"nın sanılandan daha derin olduğunu kanıtlıyor.
Hepsi cemaatçi olmayabilir ama cemaatin nüfuzunun hükümete kafa tutanlara cesaret verdiği kesin.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları