Son keşif

25 Haziran 2011 Cumartesi

2011’in İstanbul’u, bir kültür başkenti, 13 milyon insana ev sahipliği yapan bir metropol… Kentin en kalabalık semtlerinden birinde kurulan bir lunapark ve mekanik ya da hidrolik problemi olan, “Discovery” isimli bir oyun aleti…
 
Hatice’nin yakınlarının acısını anlamak zaten mümkün değil ama sıradan bir vatandaş olarak bile insan vicdanında ağır bir sızı bırakmaya yeten olay ne yazık ki bununla da kalmıyor.

Lunapark daha önce de fişlenmiş… Aynı cihazdan, bir ay kadar önce de iki kişi düşüp yaralanmış ve ölümden dönmüş… Sonra (güya) oyun aleti yenilenmiş, güvenliği artırılmış… Sonuç? En ufak bir güvenlik zaafının insan hayatını doğrudan tehdit edeceği gerçeği üzerine kurulmuş olması beklenen bir eğlence merkezi, üstelik son 1 ayda ikinci kez, emniyet önlemlerinden sınıfta kalıyor. Bedel ise telafisi mümkün olmayan bir ağırlıkta: 18 yaşındaki genç bir kızın yaşamının geri kalanı.

Bireysel ve toplumsal çaptaki sorumsuzlukların ve geç kalınmışlıkların, geri kalmışlıkların nice hayatları söndürmeye devam ettiği bir ülke burası… 
 

'Devlet beni yaşarken korusa?'

Kadına yönelik şiddet son dönemde korkutucu derecede “normalleşme” yolunda ülkemizde. Öyle ki, her geçen gün bir yenisini duyarak uyanıyoruz güne. Eşine boşanma davası açan 4 çocuk annesi Rengiye Mersinli, Bartın’da çocuklarının gözü önünde kocası tarafından sırtından vurularak öldürülüyor. Üstelik Rengiye Mersinli olayın öncesinde, hayati tehlikesinin bulunduğu gerekçesiyle Bartın Cumhuriyet Savcılığı’na dilekçe vererek koruma istemiş... Ancak bu talebi onu korumaya yetmemiş.

Ankara’daki kurbanın ismi ise Rahime Yıldız Uçar. Kocası tarafından bir parkta boynundan, kalbinden ve göğsünden bıçaklanarak öldürülüyor.

Denizli’de, savcılığa iki kez dilekçe veren ve korunma isteyen; buna rağmen kaldığı sığınma evinin sokağında kocası tarafından öldürülen kadının ismi ise Fatma Bağcı...

Üç can bir hafta içinde, göz göre göre işte böyle alındı.   

Eşinin şiddetinden kaçarak baba evine sığınan ve gazetelerde yayınlanan görüntüleri insanı insanlığından utandıran 35 yaşındaki Nurgül Özkan ise şimdi yalvarıyor: “Devlet beni yaşarken korusun, öldükten sonra değil…”

Aslında son dönemde yaşanan kadın cinayetleri yeterli görülmüş olacak ki Kadın ve Aile Bireylerini Şiddetten Koruma Teklifi nihayet gündeme gelmişti. Ancak talihsizlik bu ya,

Meclis, seçim nedeniyle erken tatile girdi. Kadın cinayetlerini önlemek amacıyla verilen teklif de haliyle “bir süreliğine” askıya alındı.

İşte ne olduysa o “bir süre” içinde oldu…
 

Lüfer boyu ve sürdürülebilir balıkçılık

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı avlanabilecek en küçük lüferin boyunu, avlanma boyunun 24 cm olması gerektiğini ısrarla söyleyen bilimsel verilere rağmen, 14 cm’den 19 cm’ye çıkardı. Diğer balıkların akıbetinin görüşülmesi ise 2012’ye bırakıldı. O tarihte hala avlanacak kalkan, orfoz gibi balıkları bulabilirsek tabii; zira bu balıkların nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya... Çevreciler hayal kırıklığına uğramış durumda ve tepkili. Lüfer ortalama 25 cm boyunda üreyebilen bir balık türü. Lüferin 19 cm boya ulaştığında avlanmasının önündeki yasal engelin kalkması, balığın bir kez bile yumurta bırakmadan yok edilmesi anlamına geliyor.

Böylece balıkları korumak adına herhangi bir adım atılmamış oluyor… Yavru balıkların avlanmalarının önüne engel koyulmayarak balık stoklarının tükenmesiyle ilgili tehlikenin devam etmesine izin verilirken, sürdürülebilir balıkçılığın hayata geçirilmesi olasılığı da adım adım yok ediliyor. 

[email protected]



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları