Öztin Akgüç

Ekonomik İstikrar

24 Nisan 2015 Cuma

Her savurgan, gösterişçi, makyajcı, varı tüketen sorumsuz ekonomi yönetimi, ekonomik istikrar önlemlerinin alınması zorunluluğu ile sonlanır.
Ekonomik görünümümüz özetle,
kamu birikimleri özelleştirme yaftası altında tüketilmiş; dış borçlanmada tehlike sınırlarına yaklaşılmış; tüm bilançolar bozulmuş, bütçe açıkları büyüme sürecine girmiş, cari açığın finansmanı sorun olmaya başlamış, Merkez Bankası brüt rezervini bile koruyamamakta, halkın önemli bölümü de gelecek gelirini dahi tüketmiş durumda. Tüm bu gelişmeler, görünüm ekonomik istikrar önlemlerini zorunlu kılmaktadır. Seçim kaygıları ile önlemler ertelenmiş, tersine istikrarsızlığı daha da derinleştirici uygulamalara yönelinmiştir. Günümüzde yaşananlar, önlem alınmazsa gelecekte yaşanacakların yanında çok hafif kalacaktır.
Türkiye er geç ekonomide istikrar önlemleri almak zorundadır. Ekonomi gerçekten bilim ise neden-sonuç ilişkisi, olaylar arasında illiyet bağı varsa bu akıbet kaçınılmazdır.
İstikrar önlemleri kim veya kimler tarafından ne boyutta, ne zaman alınacak, nasıl uygulanacaktır? Bu soruların yanıtlarını aramamız gerekiyor.
Önlemler, perakende fazla tepki doğurmasın kaygısıyla hatta gelecekte yeni krizlere yol açacak şekilde alınırsa sorun çözülmez, bir süre için hafifletilmiş görüntüsü verilir.
Önlemler, acımasız, vahşi hatta gaddarca görülse bile, bir bütünlük içinde sertlikle alınmalıdır. Vergi artışı, yatırımları erteleme, askıya alma, kredi kısıtlamaları, zamlar, yüksek oranlı devalüasyon böyle bir programın parçalarıdır. Olağan koşullarda kaçınılması, alınmaması gereken her türlü önlem, uygulama, ne yazık ki istikrarsızlık dönemlerinde zorunlu hale geliyor. Aslında devalüasyondan sonuna kadar kaçınmak, devalüasyonu düzeltici bir önlem olarak görmemek gerekir. Son bir tedbir olarak düşünülse bile, zor koşullarda yüksek oranlı devalüasyon kaçınılmaz oluyor.

***

Bu tür acımasız katı önlemler, halka hoş görünerek, halk dalkavukluğu ile alınamaz. Cesaretle, kötü kişi olmayı hatta lanetlenmeyi göze alarak uygulanabilir. Gerçekte çıkarcı olup, halka hayırsever gözüküp, toplum zararına uygulamalar yapmaktansa, kötü anılıp toplum yararına iyi işler yapmak, etik anlayışa uygundur. Şarlatanizmin yaygın olduğu bir ülkede, kötü anlayışı göze alıp toplum yararına işler yapmaya çalışanlar dahi engelleniyor, susturuluyor. Kemer sıkmaktan da öte acımasız önlemlerin tepki doğuracağı, yaşam koşullarını bir süre daha da zorlaştıracağı kesin. Çoğu kişi böyle bir bedel ödemeyi haksızlık görebilir. Ne yazık ki bedel yalnız düzenden yarar sağlayanlarca değil, toplumun tümü tarafından ödeniyor. Atalarımız bunu güzel ifade etmiş: “Kurunun yanında yaş da yanıyor.” Toplum olarak yaşamanın nimetleri yanı sıra külfetleri de vardır. İsyan duygusu yaratsa da zorunluluklar yaşanıyor. Ancak külfet dağılımında alabildiğince adil davranmak, külfeti de çıkarcılara yüklemek gerek.
Bizim gibi sözde demokratik ülkelerde çıkarcı, tüketici etik değerlere saygısı olmayan geniş bir kitle, üretken kesimi çeşitli şekillerde istismar ediyor, sömürüyor, ekonomik sorunlar da sömürüden kaynaklanıyor.
Ne yazık ki istikrar önlemleri alındığında da bedelin yine de ağırlıklı bölümü üretken, etik değerlere saygılı, toplumsal sorumluluk duygusu yüksek kesim tarafından ödeniyor. Bu nedenle düzenin değişmesi ülke yönetimine toplumsal sorumluluk duygusuna sahip üretken, etik değerlere saygılı, özverili kişilerin, grupların egemen olması savunuluyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Büyüme balonu 20 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları