Aydın Engin

Bir Kitap Reklamı: Gollik

26 Nisan 2015 Pazar

Bu hafta baştan sona Ermeni sorunu ile geçti. Cumhuriyet yazarlarının kimi birbirini tamamlayarak, kimi de ötekileri tümüyle reddederek yazdılar. Haydi suçumu itiraf edeyim, geçen pazar yani 24 Nisan’a daha bir hafta varken yayımlanan “Tutun ki Soykırım Dendi, Tutun ki Denmedi” başlıklı Tırmık’la tartışmayı galiba ben ateşledim.
Aferin bana…
Öteki arkadaşlarımı bilemem. Ama haftayı yine Ermeni sorunu ile noktalayacağım…
Bitirdiğimiz hafta boyunca ana avrat düz gidenlerden, “Ermeni sorunu üstüne yazılacaksa neyin nasıl yazılacağına dikkat etmem ve asla onların dışına çıkmamam gerektiğini ültimatom üslubu ile tebliğ edenlerden “Sen geldiğinden beri bu gazeteyi almıyor, okumuyorum” diye başlayıp ardından son Tırmık’ın her paragrafına -dediği doğruysa okumadan- o paragrafın iki katı uzunlukta cevaplar döşeyenlere baştan haber vereyim: Bu Tırmık valla billa Ermeni konusuna değinmeyecek, hele hele soykırım filan gibi huzurunuzu bozan, milli hislerinize zarar veren terimler asla kullanmayacak.
Başlıktan belli, bu pazar bir kitap reklamı yapacağım o kadar…
Yalnız şey… Eeee… Şey…
Kitabın yazarı bir Ermeni…

***

Hayko Bağdat’ı tanır mısınız?..
… diye sormayacağım. Birkaç yıl öncesine kadar sorardım. Ama bu herif son iki üç yılda bir parladı ki demeyin gitsin. TV ekranlarında boy göstermekse, İsmail Saymaz ile yarış halindeler. Bir hafta biri, öteki hafta öbürü önde… Paralel yapının televizyonlarından olduğu söylenen Bugün TV’de, bacak kadar meslek kıdemine bakmadan kaç yılın Nazlı Ilıcak’ı ile birlikte program yapmakta; Taraf gazetesinde -gazetenin çizgisini umursamaksızın- kendi çizgisinde yazı yazmakta… Yine de boş vakti kalmış anlaşılan ki bir süre önce bir de kitap çıkardı: Salyangoz. Türkiye’de Ermeni olmanın türlü çeşitli “halleri”ni anlatıyordu. Daha o kitapta niyetlenmiş, “Şu kitabın reklamını yapayım; ola ki kimi okurların gözünden kaçmıştır; hemen alıp okusunlar” filan diye düşünmüştüm. Hastaneydi, ameliyat sonrasıydı filan derken kaynadı gitti. Zaten reklama da ihtiyacı kalmadı. Bildiğim kadarıyla Salyangoz çoksatarlar listesini sincap çevikliği ile tırmandı ve tepelere yerleşti…
Bu Hayko Bağdat benim ameliyat takvimime göre mi kendini ayarlıyor bilemiyorum. Nitekim ben yine bir ameliyat için narkoz yutarken onun yeni kitabı da çıkıverdi: Gollik…
Ama bu defa yazmaya kararlıyım.
Buyrun…

***

Gollik ne demek bilmiyorum. Hayko Bağdat da bilmiyor(muş). Açıklamaya çalışmış. En iyisi ondan aktarayım:
“…Öyle anlar olur ve sen öyle bir duruma düşersin ki… Yüzün, ifaden, duruşun, halin… Gollik gibi kalırsın ortada. O an için dünyanın sonu geldi sanırsın. Sonrasında hayatında en çok güldüğün hatıran oluverir…
Gollik’in anlamı böyleymiş. Kitap olarak Gollik ise öncülü Salyangoz gibi Türkiye’de “Ermenilik halleri”ni anlatıyor. Gülümseyerek, hatta bazan kahkaha atarak okuyacaksınız.
Ama belki de ağlarsınız…
Evet, belki ağlarsınız.
Size dinlediğimde gollik olduğum bir anı aktaracağım, dinleyin:
Küçük kız sekiz, bilemedin dokuz yaşında. Mahallede arkadaşlarıyla gürültü, patırtı, kahkaha, çığlık oynarken anne pencereden çağırıyor: “Lara haydi kızım, gel artık içeri. Akşam oldu. Baban gelecek. Haydi Lara, bitir artık oyunu”…
Küçük kız, akşamüstü okulda dersler bitmiş bahçede arkadaşlarıyla çene çalıyor. Anne okul duvarının üstünden sesleniyor: “Lara, hadi ama kızım, gel artık… Laraaaaa, beni duyuyor musun?..
Sonra bir gün…
Sonra bir gün, anne küçük kızını okul bahçesinden çağırıyor: “Fatmaaaa, haydi kızım geç oldu, gel artık… Fatmaaaa…
Küçük kız bakıyor. Ses annenin sesi. Seslenen annenin ta kendisi. Ama: Fatmaaaaa
Üç dört yıl içinde küçük Lara üç defa Fatma oluveriyor. 6-7 Eylül’de, “Kıbrıs Türk’tür Türk kalacaktır” miting çağrılarından birinde, “Ya papazın karısı ya Kıbrıs’ın yarısı” böğürtüleri sırasında… Ortalık yatışıncaya kadar birkaç haftalığına Fatma olan Lara, sonuncu Fatmalığında annesine rica ediyor:
- Mama, hiç olmazsa beni Sibel diye çağır. Fatma hoşuma gitmiyor… Sibel de e mi mama, Sibel…
İstanbul’da, küçücük bir Ermeni kız küçücük yaşlarında, iki üç yıl içinde üç kez Fatma olursa yüreğinde ve bilincinde açılan yaraları hangimiz kavrayabiliriz ki?..
Ben ilk dinlediğimde gollik oldum. Şimdi birlikte gülüyoruz…

***

Bu bir reklam yazısı. Hayko Bağdat’ın yeni kitabı Gollik’i bulup alın. Hayko Bağdat’ın Türkçeye göbek attırdığı dil hünerlerinin de tadını çıkararak okuyun.
Gülecek misiniz, ağlayacak mısınız?
Bilemem.
O size kalmış…  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları