Bildirge

27 Nisan 2015 Pazartesi

Geçen pazar günü açıklanan Seçim Bildirgesi, kamuoyundaki etkisiyle CHP’ye çok güçlü bir bahar canlılığı sağladı.
İki soru kaçınılmaz oluyor: Bu canlılık daha önce neden sağlanamadı? Çok daha önemlisi Bildirge ne getiriyor?

***

Kısaca belirtilmelidir ki CHP geçmişte şu yanlışları yapmasaydı Bildirgenin etkisi de çok daha güçlü olurdu!
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve Genel Sekreter Gürsel Tekin işbaşına geldikleri 2010’dan bu yana CHP’yi ideolojisi ve kadrolarıyla sağcılaştırdı; söylemini kısırlaştırdı. CHP, özellikle eğitimde, toplumsal yaşamda ve dış politikada ülkeyi Siyasal İslam bataklığına sürükleyen AKP iktidarına ideoloji düzleminde, yani, Cumhuriyetin değerleri ve solun ilkeleri temelinde güçlü bir biçimde ve yeterince karşı çıkmadı.
Buna karşın, toplam 85 seçim çevresinin yalnızca 45’inde önseçim yapılması, tüm eksiklerine karşın, CHP’yi çok olumlu etkiledi. Açıktır ki, üye yapısı sağlıklı kılınarak tüm seçim çevrelerinde önseçim yapılsaydı bunun getirisi çok daha büyük olurdu.
Cumhurbaşkanı adayında olduğu gibi, şimdiki kontenjan adaylarının saptanmasında da büyük yanlışlar yapıldı; parti emeği hiçe sayıldı; kimi MYK üyeleri; özellikle AKP’nin Siyasal İslamcı gidişini eleştiren milletvekilleri, Kadın ve Gençlik Kolları başkanları aday yapılmadı. Kontenjanların saptandığı gün Cumhuriyet’teki haberin başlığı şöyleydi: Bu tutumun bir sonucu olarak parti içindeki siyasal deneyim ve birikim, 2011 seçimlerinde yapıldığı gibi, bu seçimde de dışarda bırakıldı.

***

Türkiye’de sağcı iktidarlar, ta 1950’nin ikinci yarısından bu yana, önce ekonominin gelişmesi gerektiğini, ancak bu sağlandıktan sonra hak ve özgürlüklerin genişleyebileceğini savunur. AKP de yıllardır inşaat diyor, özgürlükleri boğazlıyor; üstelik son yıllarda ekonomiyi de tökezletiyor.
CHP Seçim Bildirgesi, sağın bu tarihsel ikilemini reddeden bir ilk adım özelliği taşıyor; sağlam bir yaklaşımla demokrasiye ve ekonomiye bütünlükçü bakıyor.
Bildirgenin birbirini tamamlayan dört dayanağı var; özgürlük, üretim, paylaşım ve kurumlaşma.
Özgürlük, katılımcı demokrasi, hukukun üstünlüğü, devletin saydamlığı ve hesap verilebilirliği öğeleriyle destekleniyor. Gerçekte, özgürlük, hak alma boyutuyla toplumsal akla yerleşirse ekmektir; yani ekonomidir.
Üretim, katma değeri yüksek ürünler üreterek uluslararası rekabet gücünün artırılmasına dayandırılıyor. İşgücünün niteliğinin güçlendirilmesi ve bu amaçla eğitimin bilimsel temellere yerleştirilmesi, araştırma odaklı üniversite bu çerçevede gündeme geliyor. Cumhuriyetin temeli olan bilimsel eğitim yaklaşımı, adı konmasa da benimseniyor.
Paylaşım, öncelikle işsizlik sorununa çözüm, sonra da açlık, yoksulluk, barınma ve sağlık alanındaki öneriler çerçevesine yerleştiriliyor.
Kurumlaşma ile kamu yönetimi birimlerinin işlevlerini etkin bir biçimde yerine getirmeleri gerektiği belirtiliyor. Bu kurumlaşma anlayışı, kaçınılmaz olarak, devlet eliyle yandaş sermayedar yaratılmasını engeller.

***

Bildirgenin kimi tekil noktaları kullanılarak yalnızca ekonomi boyutu öne çıkarılıyor. Bundan kaçınılmalı; özellikle AKP destekçilerinin kaynak nerede tuzağına düşülmemelidir.
Bildirgenin bütünlüğü korunarak ilgili toplum kesimleriyle organik bağı kurulmalı ve yapılabilirlik ya da uygulama yönü geliştirilmelidir.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yerelde yeşermeli 25 Mart 2019

Günün Köşe Yazıları