Hikmet Çetinkaya

Hayatımızı Dilim Dilim Çaldılar Bizim...

28 Nisan 2015 Salı

Tarih “tarihi” günlerle birlikte, bir toplumun hayatını anlatır, dünyayı, ulusların geleceğini...
Zamanın eşiğinde bir var oluşu!
Tarih hiçbir zaman kör değildir, o ülkenin “talihi”ni yazmaz...
Tarih kendi çocuklarının kanı üzerinde hayatın temelini hiç oluşturmaz; yaşamın ölümcüllüğünü, kanla sulanan toprakları, bir ağacın dallarındaki yaprakları anlatmaz tarih.
Sakın ola ki tarihle kara talihi karıştırmayın, içinden çıkılmaz...
Tüm tarih, tüm insanlık, tüm hayat kanla beslendiğinde acılar yumağı oluşur; ahtapota benzeyen emperyalizmin kolları, halkları birbirine kırdırır.

***

Tüm toprakların kanla sulandığı, daha da sulanacağı bir dönemden geçerken, birbirimizi yemekten gözlerimizin önünde olup bitenleri, Ortadoğu coğrafyasını göremiyoruz.
Alın yazısına inanan bir toplum yarattık yeni baştan...
Kin, nefret, intikam tohumları ektik; 100 yıl önceyi ve bugünü tarihsel, siyasal, sosyal, kültürel, ekonomik bir bakış açısıyla irdelemeyi bir kenara bırakıp, kendi düşüncelerimizi dayattık bizim gibi düşünmeyenlere.
Hiçbir zaman şu kaçak göçmenlerin Akdeniz ve Ege Denizi’nde o köhne teknelerdeki kaçış öyküsünü anlatamadık, emperyalizmin yoksul halkları nasıl kırdırdığını anlatamadık.
Emperyalist bir avuç devlet dünyaya egemen olurken, “kardeşim Mursi” Mısır’da 20 yıl hapis cezasına çarptırılıyordu ama kahramanımızın nedense sesi sedası hiç çıkmıyordu...
Hey gidi “van münit” günleri hey!

***

Hayatımızı dilim dilim çaldılar bizim...
Çocuklarımızı öldürdüler, kara toprağa gömdüler...
Darbeleri yaşadık, işkenceleri, zindanları, sürgünleri...
2002’den sonra AKP kayığına binen, Türkiye’de demokrasi ve özgürlüklerin gelişeceğini sanan aydınları, gazetecileri, toptancı liberal tosuncukları tanıdık...
Bunlar hem AKP kayığına hem de cemaat kayığına binmeyi çok sevdiler; beş yıl önce 2010’da kimileri “yetmez ama evet” deyip, kimileri de “inadına evet” diyerek sözde demokrasi ve özgürlüklerin temeline harç koydular...
Tarihi talihle karıştırırken, Salih bile şaşırdı bu işe iki gözü görmediği halde!
Kana doymamış bir kalleşlik kapıya dayanmıştı...
Görmediler!
Zaten görmeye niyetleri yoktu; bu topraklar hep kanla bulanacaktı, yine çocuklarımız ölecekti.
30 yılda binlerce çocuğumuz, insanımız, canımız ciğerimiz kara toprağa verilmiş, acılarımız alaca bir karanlığın içinde çığlık atmıştı.
Tüm tarihi, tüm hayatı o zaman da göremedik, bugün de göremiyoruz bilmem farkında mısınız?
Saygıyı, sevgiyi unutmuştuk; hayatı derin sularda yitirmiştik...
Zamanın saat ayarını kurduk, kalleşlik pususu kuranların nasıl hukuku çiğnediğine, adaleti yok saydığına tanık olduk!
Ruh zenginliğimizi çalanlar, kutulara dolarları yerleştirenler külçe altınlarda karşımıza çıkınca ne kadar çok şaşırdık!

***

100 yıl önce bu topraklarda yaşamış Osmanlı Ermenilerinin torunları “ortak acı”nın yasını bile tutamıyor...
O acıyı yaşamak isteyenlere karşı çıkanları gördükçe benim acım katmerleniyor...
Tehcire uğratılmış insanlar; kadın, erkek, çoluk çocuk can kayıpları yaşamış kanla sulanan topraklarda...
Yaraları sarmak, hayatı kucaklamak, tarihi talih saymak değildir ve hiçbir zaman olmayacaktır...
Toplumsal bir algı oluşturarak kanlı tarihi talihe çeviremezsiniz, insanlık suçunun üzerini örtemezsiniz eğer vicdanınız varsa!
2015 yılında yaşananlara bakınca ister istemez soruyor insan:
“Ey ahali, gerçekten laik demokratik bir hukuk devleti var mı Türkiye’de?”
 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları