Aslını İnkâr Eden...

06 Aralık 2008 Cumartesi

Deniz Baykal kara çarşaf ile başlayan açılım- saçılımlarını sürdürüyor. Şimdi de tek parti dönemini eleştirmeye başlamış.

Gazeteler haklı olarak soruyorlar:

- Deniz Baykal reddi miras mı yapıyor?

Doğrusu daha önce sorulması gereken şey, Deniz Beyin o mirasın anlamını kavrayıp onu bütün sonuçlarıyla taşıyıp taşımadığı olmalıydı.

Bugün durum açıktır. Deniz Bey yakın tarihimizi yorumlaması ve olayları algılamasıyla Numaracı Cumhuriyetçiveya 2. Cumhuriyetçidenen takımın cephesine geçmiş görünmektedir.

Bilmem Numaracı Cumhuriyetçilerher numaracıyı kendi saflarına kabul ediyorlar mı?

Bundan böyle bizim için CHP de artık İkinci Cumhuriyetçi Halk Partisi olarak okunacaktır, ta ki tepesindeki Deniz Beye güle güle diyene kadar.

İkinci Cumhuriyetçilerin belirleyici nitelikleri, Türkiyedeki sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel sorunların, bozuklukların hepsinin kaynağında Cumhuriyetin kurucu felsefesinin parmağının olduğunu, bütün bu bozuklukların sorumlusunun o olduğunu ileri sürmeleridir.

Onun içindir ki, Mustafa Kemalin ceberutluğundan başlayıp tek partiyönetiminin baskıcılığına kadar ne varsa Cumhuriyetin kurucu felsefesini eleştirmeye fırsat sağlayan olaylardır.

***

Deniz Beyin kılık kıyafeti bozuk olduğu için, Kızılaya alınmayan köylü öyküsünü, daha doğrusu söylencesini, daha önce 2. Cumhuriyetçilerden çokça dinlediğimiz, son zamanlarda Baykalcılık ile 2. Cumhuriyetçilik arasındaki büyük müşabeheti(yakınlığı, benzerliği) gördüğümüz için son çıkışını hiç yadırgamadık.

Doğrusu,Deniz Bey reddi miras mı yapıyorsorusunu da yersiz bulmadık.

Hiç kuşkusuz, bugünün koşullarında tek parti yöntemlerini ve onlara dönüşü savunmak ya da tek parti gibi ideallikten uzak bir yönetimde, onda olmayan erdemleri aramaya kalkmak ne kadar büyük ahmaklık ise tek partiyi sadece yukarıdan zorla kabul ettirilmiş koşulların sonucu ortaya çıkmış bir olgu olarak görmek de o kadar aptalcadır. Başka bir deyişle, tek parti döneminin Türkiyesinde katılımcı, çoğulcu demokrasinin koşulları vardı da yöneticilerin diretmeleriyle mi bunun önü tıkanmıştı?

Kökleri taa Müdafaayı Hukukçulara dayanan Cumhuriyetçiler ile 2. Cumhuriyetçiler arasındaki büyük tartışma özeti işte budur.

Cumhuriyetçiler, bugünkü sosyal ekonomik çarpıklıklardan doğan yapıyı eleştirirken sorunları doğuran nedenler üzerinde dururlar.

2. Cumhuriyetçiler ise bunu ıskalayarak bütün sorumluluğu Cumhuriyetin kurucu felsefesine yüklerler.

Cumhuriyetçiler, o kurucu felsefenin başardığı olağanüstü işleri unutmazlar, hak yenmesine göz yummaz ve o dönemin başarılarını kamuoyuna anlatmaya çalışırlar.

***

Bu o kadar da güç bir iş değildir izan sahibi insanlar için.

Yineleyeyim. Tek parti yöntemlerini içinde bulunduğu koşullardan soyutlayarak savunmak, hele hele bugün onları çare gibi göstermek aklımın ucundan bile geçmez. Tek partinin bizatihi kendi yapısından gelen birçok eksiğinin, bozukluğunun bulunduğu da bir gerçektir.

Ama yaşamın özü değişim, demokrasinin esası özgür değişime açık olanak tanımaksa eğer, rahatlıkla söyleyebiliriz ki tek partidönemi bu açıdan Türkiyenin en başarılı dönemidir.

Çünkü o herhangi bir bunalıma, çatışmaya yol açmadan kendi tersine, yani çok partililiğe dönüşebilmiştir.

Ama ondan sonra gelen ve biraz da bizim Yıldırım Gürsesin çoksesli müzik sandığı, çok enstrümanlı teksesli müziğine benzer çok partili rejimimiz, darbelere çatışmalara yol açmadan, çoğulcu, katılımcı, çağdaş bir demokrasiye dönüşebilmiş midir?

İzan sahibi insanlar tek partidönemini yargılarken bunu da görmek durumundadırlar.

Tabii izan sahibi insanlardan söz ediyorum...

Deniz Bey bütün bunları görmüyor, tıpkı 2. Cumhuriyetçiler gibi...

Bana da sorarsanız, Deniz Bey reddi miras yapıyor.

Ancak bir şeyi unutuyor, aile mirasını reddeden kişi aileden miras kalan evde oturmamalıdır ve de oturamaz. Ya çıkar kendi iradesiyle ya da gelip çıkarırlar onu.

asirmen@cumhuriyet.com.tr



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları