Venedik’te Mor Salkımlar ve Marx

03 Mayıs 2015 Pazar

İstanbul’un leylakları gibi Venedik’in çiçeği de “mor salkım”. Başınızı nereye çevirseniz mor salkımlarla karşılaşıyorsunuz.
Venedik gotiği malikhanelerin huzur dolu bakımlı bahçelerinden salkım salkım hep bu mor-açık lila çiçekler sallanıyor.
Venedik’in namı diğer adı da zaten bu: “Huzur veren”/“En huzurlu, barışlı yer” anlamındaki “Serenissima”.
Tam açılımıyla “Serenissima Repubblica di Venezia/ Huzur, barış, esenlik dolu Venedik Cumhuriyeti”…
Venedik Cumhuriyeti iki yüz yıldır yok, ama kentin sular üzerinde yükselen o soylu, zarif görkemini tarif etmek için “Serenissima” hâlâ kullanılagelen bir lakap.
Serenissima” ve Marx; aslında son yan yana getirmeyi düşüneceğin isimler. Ama Marx bu yıl, 56. Venedik Bienali’nin maskotu olacak.
Cumartesi başlayacak ve kasıma dek sürecek sanat etkinliği boyunca Marx’ın Das Kapital’i Bienal’in çünkü merkez üssü sayılan “Giardini” bölümünde canlı olarak okunacak.

‘Das Kapital’ hatmedilecek
Bir nevi Kuran’ı ya da İncil’i hatmetmek gibi… Venedik’te “Das Kapital” hatmedilecek.
Bu farklı “sanat” çıkışının anlamını Bienal’in Nijeryalı küratörü Okwui Enwezor, “Başka hiçbir düşünürün fikirleri Marx’ınkiler denli bugünün dramlarına dokunmuyor” diyerek açıklıyor:
Das Kapital (işaret ettiği çelişkilerle) hâlâ günümüzün parçası. Son yıllarda pek çok sanatçı da Marx’tan etkilendi. O halde neden Marx’ı ön plana böyle çıkarmayalım?
Marx okumalarının hangi ilgiyle karşılanacağını, etkinlik başlayınca göreceğiz ama şurası gerçek ki 56. Bienal, Venedik’te uzun zamandır yapılan en “siyasi Bienal”. Son büyük siyasi Bienal’e gitmek için, Çizmede siyasi ideolojilerin çok canlı olduğu ’70 lere dek dönmek gerekiyor.
1974 Bienali sözgelimi tümüyle Şili’nin Pinochet darbesine ayrılmış…
Venedik Bienali’nden bakıldığında, “Podemos” ve “SYRİZA”ların Avrupası’na siyaset tekrar geri geliyor.
İran’ın “Büyük Oyun” temasıyla -misal!-dünya sahnesine dönüşü, bir ordu gibi nerdeyse 50’yi aşkın sanatçının katılımıyla vurgulanmış.
Ezeli düşman iki ülke, Hindistan ve Pakistan da ilk defa “Benim Doğum, Senin Batın” başlığı altında ortak sunum yapıyor.
Sarkis, hem Türkiye’yi ulusal pavyonda temsil ediyor; hem de tarihi Ermeni manastırının bulunduğu San Lazzaro Adası’nda diyaspora sanatçılarıyla birlikte Ermenistan sergisine katılıyor.
Ermenistan’ın “Ermenilik” olgusunu işleyen sergisi, “100. yıl”a vakfedilmiş.
Siyasi doğruluk namına gerçi “soykırım” sözü kullanılmıyor. Yerine Bienal kataloğunda “1. Dünya Savaşı’nda 1.5 milyon Ermeninin katledilmesinin 100. yılı” ifadesi yeğlenmiş.

Savaş öncesi gibi
Bunaltıcı siyasi gündemden uzaklaşmak için bu Venedik kaçamağını planlamıştım. Gelin görün ki Venedik’te baştan sona siyaset olmuş.
İlk kez bir “Afrikalı kürator”ün imzasını taşıyan Bienal, bu politik bakışı nedeniyle “Dünyanın Tüm Gelecekleri/All the World’s Futures” adını taşıyor ve bu başlıkla dünyanın “gelecek korkusuna” gönderme yapıyor.
Bienal’e paralel olarak Correr Müzesi’nde önceki gece açılan “Yeni Nesnellik” sergisinde de, dün anlattığım gibi, iki dünya savaşı arasında da benzer bir korkunun yaşandığı; o derin korkuyu iyi şeylerin izlemediği ve çok katmanlı altüst oluş, endişe, belirsizliğin ardından faşizmin geldiği hatırlatılıyor.
Serenissima”nın geleneksel dinginliğinin yerinde anlayacağınız yeller esiyor.
Hâlâ sokak müzisyenlerinin çaldığı Vivaldi’nin coşkulu, kaygısız, keyifli melodileri orada burada atmosferi şenlendiriyor ama Eski Kıta’nın yükselen tedirginliği ta buraya, Venedik’e dek nüfuz etmiş.
 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sevgiliye Mektuplar 24 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları