Hikmet Çetinkaya

Kibir, cebir, rezil..

05 Mayıs 2015 Salı

Tarihin içinde yaşar insan; tarihi öğrendikçe kendi kişiliğini geliştirir; düşünce süzgecinden geçirdiği bilgileri biriktirir...
15 Mayıs 1919’da Yunan ordusu İzmir’e çıktı, İngiliz emperyalizminin desteğinde...
Türkler, Kürtler, Lazlar, Çerkesler, Boşnaklar Anadolu coğrafyasında yaşayanlar, düşmana karşı örgütlendiler.
Ulusal Kurtuluş Savaşı üç yıl sürdü, işgalci düşman yenilgiye uğratıldı.
Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda emperyalist devletler yenildi, bir süre sonra düşmana karşı işbirliği yapan güçler arasında hesaplaşma başladı. Düşmana karşı ortak cephe oluşturan toplumsal güçler bir iktidar savaşına girişti.
1922’den sonra başlayan bu süreçte Mustafa Kemal, laik demokratik cumhuriyetin temelini atarken, karşı güçleri, düşmanla işbirliği yapan sarayı ve yandaşlarını alt etti.
İlhan Selçuk bir yazısında şöyle der:
“Tersi de olabilirdi; o zaman ne cumhuriyet devrimi gerçekleşebilirdi ne de saltanat ve hilafet yıkılırdı.”
Türkiye 2015 yılının ortalarında sancılı bir dönemden geçerken, din eksenli milliyetçi bir siyaset sarmalıyla karşı karşıya.
Aydınlanma Devrimi’nin bir anlamı kalmamış, eğitim sistemi çökmüş, Türk-İslam ve Kürt-İslam Sentezi, hayatın bir parçası olmuş...
1922’de düşmanla işbirliği yapan sarayı ve yandaşlarını alt eden aydınlanmacı düşüncedir.
Uygar bir toplum yaratmaktır!
Sanayileşmek ve üretmektir!
Devrimin ruhunu Köy Enstitüleriyle ülkeye yaymaktır!

***

Size o üç yıllık tarihsel öyküyü uzun uzun anlatacak değilim...
Bizim sosyalistimiz, gerçek aydınımız, yurtseverimiz gözünü açarsa ,Türkiye’de bir tarih devrimi”nin gerçekleştiğini de anlayacaktır...
O zaman, tarih devrimini “resmi tarih” olarak küçümsemeyecek, gerçeklerin ışığında bilgisini süzgeçten geçirip, doğru dürüst yazıp, konuşacaktır.
Türkiye’nin tarihsel süreci, geçirdiği evreler, Mustafa Kemal’in ölümünden sonra “Atatürkçü” maskesini takıp, çeviri kurulunu ortadan kaldıran zihniyet, Turancılığın hızla yayılıp örgütlenmesi, ulusal bir devletin devrimci çarklarının dişlerini kırdı.
Bugün dinciler, faşistler Mustafa Kemal’e çok kızarlar...
1923 yılından sonra okulda öğrencilere tarihi öğretmek gerekiyordu. Onun için İslam halifelerinin yazdığı tarih rafa kaldırıldı.
Rönesans’ın, Aydınlanma’nın; bir başka deyişle uygarlık tarihinin dersini çocuklara okutmayacak mıydık?
Latin harflerine geçmeyi kâfirlik sananlar var bu ülkede.
Bu yobazlar içimizde yaşıyor, eğitim alanında boy gösteriyor.
Bağımsızlık Savaşı’nın hangi koşullarda yapıldığını bilmeyen “tarihçi kılığındaki” insanları gördükçe, Türkiye’nin nereden gelip nereye gittiğine tanık oluyorum.

***

Mustafa Kemal, düşmanla işbirliği yapan sarayı ve yandaşları silip süpürdü...
Kolay bir iş değildi bunu yapmak ama yaptı!
Çünkü Atatürk yürekli bir insandı...
Eğer ölmeyip bir 25 yıl daha yaşasaydı bugün Türkiye her alanda güçlü bir devlet olurdu...
Demokrasimiz gelişir, özgürlük alanlarımız genişlerdi.
Bakın 2015 Türkiyesi’ne uzun uzun...
Valiler öğretmeni azarlayıp kovuyor, polis bir Komünist Partili genci Taksim’in orta yerinde öldüresiye dövüyor.
Öğretmenin suçu, giyimi kuşamı...
Vali kimin valisi?
Devletin mi yoksa iktidarın mı?
Valinin azarladığı öğretmen kalp krizinden öldü...
Neden ölmüş acaba?
Ecel onu protesto yürüyüşünde yakalamış(!)
Vay seni anarşist öğretmen seni!
Kibir, şiddet, hiyerarşik yapı, Türk İslam ve Kürt İslam Sentezi...
Laik demokratik cumhuriyete, hukuk devletine karşı bir yapı!

***

Ey ahali 7 Haziran’da seçime gidiyoruz, sakın yakın tarihi unutma...
Kibirle, cebire karşı demokratik hakların var unutma!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları