'Neoklasik' Gösteri!

11 Aralık 2008 Perşembe

Diyanet İşleri Başkanlığınca (DİB) Ankarada temeli atılan 5 bin kişilik camide devlet büyüklerini ağırlama mekânları da olacakmış!

Eskişehir Yolundaki DİB arazisinde yükselecek dev camide 2 bin araçlık otopark, 320 kişilik Diyanet evi, 100 çocukluk kreş, kütüphane, kongre ve spor salonları, TV stüdyosu bulunacak; metroyla bağlantısı kurulacak; kadınlara özel abdesthaneler ayrılacak; yaşlılar ve engelliler için yürüyen merdivenler ve asansörler olacakmış...

DİB Başkan Yardımcısı İzzet Erin tanımlamasıyla Türkiyenin bu ilk neoklasik camisi 3 dönüme oturacak; maliyeti olan 15 milyon dolar hayırseverlerin bağışlarıyla sağlanacakmış...

‘İlim’ dışı..

Bunları okuduğumdan beri, hem dinimizin hem de mimarlığımızın dinci siyaset tarafından böylesine hırpalanması karşısında ne denebileceğini düşünüyorum; bulamıyorum...

Dünya sanat tarihinin en zengini olan görmüş geçirmiş uygarlık birikimlerimizin sonucu, böylesinegörmemişlik mi olmalıydı?

İnsanlığın hayran kaldığı o yalın ve zarif cami kültürümüzün sonucu böylesine gösteriş düşkünlüğü mü olmalıydı?

Cumhuriyetin başkentinde, dinle ilgili en üst devlet kurumunun cami projesi, böylesine ilim dışıkararlarla mı tasarlanmalıydı?

Ne demeli bilmem ki?

‘Büyüklük hesabı!..’

Önce büyüklüğünden başlarsak; yine Erin dediğine göre, Diyanetteki 1000 personel, komşu Atatürk Hastanesi, yeni yapılacak Danıştay ve Tarım Bakanlığı binaları ile yakındaki Mustafa Kemalpaşa Mahallesi nedeniyle 5 bin kişide karar kılınmış! Genelkurmay Başkanlığı da şehitlerimizi bu camiden kaldırabilirmiş! (NTVCNBC haberi)

Bir ibadet yapısının kapasitesi için, bölgede yaşayan ve çalışan herkesin; üstelik aynı anda ve hatta çoluk-çocuk geleceklerini varsaymak, şehirciliğin şsini bilmemek demektir. Bu zorlama hesap tarihte de yapılsaydı, mahalle camileri bile Süleymaniye kadar olurdu.

Bölgedeki binlerce kişinin eksiksiz camiye dolacağı nasıl bir rüyadır?

Nitekim benzer anlayışla Adanada yapılan 20 bin kişilik cami, 1988deki açılış töreni de dahil, 20 yıldır bir kez olsun yarısına kadar dahi dolmadı; nice abartılmış büyüklükteki yeni caminin ısıtma ve aydınlatma giderleri karşılanamaz halde; çoğu bakımsızlıktan dökülüyor...

Şimdi Diyanet Camisinde de aynı aymazlık yineleniyor. Bağışla yapılsa bile yazık değil mi o paralara?

Protokol düşkünlüğü

Camide devlet büyüklerine protokol mekânları ayrılmasına ise acaba şu ünlü din uzmanlarımız ne diyorlar; henüz öğrenemedik

Projenin mimarı Salim Alp demiş ki; Devlet ricali camiye geldiği zaman, hiç olmazsa 5-10 dakika bekletecek, misafir edecek, abdestlerini alabilecekleri bir mekân hazırlandı...”

Bunun camide VIP şeklinde yorumlanmasını eleştiren proje koordinatörü Mimar Semih Tuncer de şunu söylemiş; İmamın makamı ve konukları karşılayacağı bir oda var... (20 Kasım 2008-Milliyet)

Yine tarihimize baktığımızda, ne Selçukluda ne de Osmanlıda bu tür özel ağırlama mekânları var. İster sultan ister en gariban olsun, herkes -o mekânda- eşittir. İmamın da öncelikle bu felsefenin temsilcisi olarak şatafatlı makam odası olamaz. Hatta en görkemli caminin imam evi bile konak gibi değildir; en alçakgönüllü mimariyle yapılır...

Diyanet Camisinde ise örneğin başbakan, cumhurbaşkanı ya da bakanlar geldiğinde önce imamın saray yavrusu makam odasına alınacaklar. Belki özel bir kapıyla halkın arasına karışmadan namaza durup, en öndeki protokol sırasında saf tutacaklar!

Çok merak ediyorum; acaba TMMOB hakkında denetleme başlatan Gül buna ne diyor?

Kente karşı suçprojelerine dava açtıkları için mimarlara ve mühendislere de çatmaya başlayan Erdoğan ne düşünüyor?

Diyanet camiyi yeni huzur adresi olarak tanıtacakmış. Bence yeni gösteri(ş) merkezi derlerse daha uygun düşecek...

[email protected]



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları