Kamusal alanın nota defteri

13 Mayıs 2015 Çarşamba

Müzik, içinde çalındığı mekâna kimlik kazandıran, renk katan, ruhunuzu o ortamla birleştiren veya ayrıştıran bir araç. Konser salonunda, evinizde, arabanızda kendi seçtiğiniz müziği dilediğiniz yükseklikte dinleyebilirsiniz. Oysa kimi ortamdan müzik nedeniyle koşarak kaçmak gelir içinizden. Örneğin, alışveriş merkezleri, süpermarketler, spor salonları, lokantalar gibi. Orada çalınan müzik gelip gidenlerin seçimi değil, yönetenlerin beğenisini yansıtıyor. Ayrıca müzik meslek birliklerine hakkı ödenip, satın alınmış bir paket olmalı. Nice AVM’nin koridorunda genel bir müzik yayını yapılıyor. Aynı AVM’deki her bir dükkânda da ayrı müzik çalınıyor. Eğer bir an dükkânın kapısında durursanız dışardan ve içerden yükselen iki ayrı müziğin arasında kalıyorsunuz. Çoğu kez dükkân çalışanlarına sorarım: Günboyu nasıl dayanırlar o yüksek ve tekdüze seslere? Onlarsa, akşama dek kulaklarında zangırdayan bu sesleri artık duymadıklarını söylüyorlar. Bilgisayardan indirilen dijital müziklerin kendine özgü bir cızırtılı tınısı var. Alışveriş merkezlerinde yapılan anonslardan sonra ses yüksekliği çalmakta olan müziğe göre yeniden ayarlanmadığı için ardından duyulan müzik bir misli daha yüksekten duyuluyor. Artık ya alışverişi bırakıp dükkândan kaçmak istiyorsunuz, ya da kan dolaşımınız hızlandığından, hiç aklınızda olmayan şeyleri alıp bir çırpıda sepetinize atıyorsunuz. Herhalde kurum sahiplerinin beklentisi ikinci durum!
Bir de huzur veren, insanların yaşamına renk katan durumlardan söz etmeliyim: Örneğin metro istasyonlarının karanlık koridorlarında çalan bir kanuncu, neyzen, flüt-gitar ikilisi, kemancı veya gençlerin küçük koroları o günkü yaşamınıza renk katıyor. Onları belki sadece iki dakika duyuyorsunuz, ama metroya girip çıkarken yüzünüze bir tebessüm ekliyebiliyorlar.

THY’de gizemsel müzik
Yıllardır THY uçaklarında çalınan müzik için yakınmalar gelir, ben de bu sütünlara zaman zaman yansıtırım. Acaba yeni yönetim kurulu başkanı Sayın İlker Aycı bu minimal konuyu da ele alır mı? Kendisi aynı zamanda Türkiye Tanıtım Ajansı Başkanı olduğuna göre belki daha da duyarlı davranacaktır. Uçağa adım atmak demek yeni bir ortama girmek, yeni bir ruh haline bürünmektir. Sizi karşılayan ağır, mistik, tarihi müzik bırakın coşku duymayı, ruhunuza kasvet dolduruyor. Dünyanın merkezinde bir kente indiğinizde sizi uçaktan uğurlayan o aheste müzikle sevinciniz kursağınızda kalıyor.
Sufi müziğin, geleneksel Türk müziğinin ya da halk müziğimizin kendine özgü soylu ve değerli kimlikleri tartışılamaz. Ancak şimdi uçaklarda dinletilen müzik, uçma coşkusunu yaşamak isterken sunulan mistik bir ceza gibi.
Peki ne çalalım, sorusuna verecek o kadar çok yanıt var ki...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Eski bayramlar 10 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları