Meriç Velidedeoğlu

‘Delik’ Bir Anayasa!

10 Ocak 2014 Cuma

“TC Devleti”nin -“1924 Anayasası”ndan bu yanatüm anayasalarında var olan bir maddeye göre: “Hiçbir KİŞİ’ye, AİLE’ye, zümreye veya sınıfa İMTİYAZ tanınamaz”; bu belirleme günümüz anayasasının “10. madde”sinde de yer alır.
“İmtiyaz” Arapça, Türkçe karşılığı “ayrıcalık”.
Yine günümüze dek bütün “anayasa”larımız: “Kanunlar Anayasa’ya aykırı olamaz” der, günümüz “1982 Anayasası”nın “11. madde”si de.
Demek ki hiçbir “yasa”mız, ne bir “aile”ye ne de bir “kişi”ye “ayrıcalık” tanımaz, tanıyamaz.
Pek güzel pek iyi; ama bir de ülkemizde “Bilal Erdoğan” adlı bir “kişi” var; gerçi “Anayasa”mızın sözü edilen “10. madde”si, tüm “TC Halkı” için, “75 milyon” için geçerlidir; “75 milyon” insan “yasalar karşısında eşittir”, hiçbirine “ayrıcalık” tanınamaz.
Ne var ki, “yurttaş Bilal”in “karşısında”, yasalarımızın “eşitlik” ilkesinden vazgeçilebiliyor; dolaysiyle de “Anayasa”mız, “Oğul Bilal” in karşısında boyun eğmiş oluyor...
Üstelik bu duruma, “Hayır, kesinlikle olamaz!” diye dirensek de, daha dün “2 Ocak” günü “Anayasa” gözlerimizin önünde apaçık bir biçimde “delindi”; böylece “2014” yılına, “delik” sayısı çoğalan bir “Anayasa” ile girdik.
Diyorum ki, şöyle kısaca bir kez daha anımsayalım “olup-biten”i; “savcı”lık “Bilal Erdoğan”ı “25 Aralık” günü, “Yüz milyar’ dolarlık ‘yolsuz’luğa dair dosya çerçevesinde, ‘organize suç örgütü’ kurmak”tan “ifade” vermeye çağırdı.
“Yurttaş Bilal”, “2 Ocak” günü savcılığa gitmezse -yasa gereği- hakkında “gözaltı” kararı çıkarılacaktı; “gitmedi!”.
Peki sonra ne oldu?
Görevli “savcı” bunu “hâkim kararı” olmasına rağmen “gözaltı” kararı uygulanmadı diyerek açıkladı.
Böylece “gözaltı”yla ilgili “yasa” üzerinden bir “kişi”ye “ayrımcılık” tanınmış, yapılmış olmuyor mu?
Dolaysiyle “Anayasa”mız da “kişi”ye “ayrımcılık” yapmış bir duruma düşürülmüyor mu? Açıkçası, “Anayasa”da -sözü edilen- “delik” açılmış olmuyor mu?
Öte yanda bunun nasıl, hangi “yol”la sağlandığı sorulursa; “karşı” bir “yasa”yla, daha doğrusu “Babayasa”yla birlikte -“Adli Kolluk” yerine- “Baba Kolluk” kuvvetiyle diye yanıtlamak olası.
Ne var ki, “Babayasa”yla bu “Baba Kolluk”, inanılmaz bir “öfke”yle görev başındayken; bir “yurttaş”ın yaşadıkları da “ekran” yoluyla kamuoyu gündemine düşüyordu.
“Yurttaş Bilal”in babası “Başbakan Erdoğan”ın “Akhisar” mitinginde, balkonundan boş “ayakkabı kutusu” gösteren “Nurhan Gül”ün evi “basılıyor”; “polis”lerin her türlüsü -gizlisi, açıkça olanı- kapı açılır açılmaz dalıyorlar içeriye; “Yurttaş Gül” doğrudan doğruya “gözaltı”na alınıveriyor...
Ne bir “çağrı”, ne bir “arama izni”...
Öyle görünüyor ki bu “çağrı”lar, bu “arama izin”leri; “Babayasa”ya göre “çıkar amaçlı suç örgütü kapsamında ‘ihale’ye fesat karıştıranlar” “rüşvet” alanlar, “yolsuzluk” yapanlar v.ö’ler için “ancak” geçerli (!).
“Anayasa”ya göre “hak” olan bir “protesto” gösterisi, yapan içinse evinin aniden basılıp aranması, boş “kutu”yla “birlik”te karakola götürülmesi, saatlerce “gözaltı”nda tutulması... “Hukuk”un bu boyutta çiğnenmesi ve maskaralaştırılması...
Yasa karşısında “eşitlik” ilkesiyle “250” yıl önce tanışmış olan Batı toplumlarının ülkelerinin pek çoğunun, “Türkiye”de bu “olup-biten”lere nasıl şaşırdıklarını, kesinlikle “kabul edilemez” olarak gördüklerini basın yoluyla sıcağı sıcağına öğreniyoruz.
Bu “eşitlik” ilkesi, ilk kez İsviçreli düşünür “J.J. Rousseau”nun “Toplum Sözleşmesi” (1672) adlı yapıtıyla ortaya konmuş; “hukuk devleti”nin başka bir temel ilkesi olan “erkler ayrılığı” da yine o yüzyılda, Fransız düşünür “Montesquieu” tarafından açıklanıp, dirençle savunulmuştu.
Bilindiği gibi, bir “yönetim”in “tarafsız”lığı, “hukuk”a bağlılığı bu “erkler ayrımı”yla sağlandığından çağdaş demokratik ülkelerin “anayasa”larının temel direklerindendir bu “ilke”.
Bizler bu “ilke”yle ilk kez “27 Mayıs”ın ürünü olan “1961 Anayasası”na alınınca tanıştık, kuşkusuz günümüzde geçerli olan “Anayasa”da da yer alır bu “ilke”.
Almasına alır da, “AKP”nin “11 yıllık” iktidarı süresince “ilke”nin eli, kolu, kanadı kırılması yetmemiş gibi, bu son “Oğul Bilal” olayıyla “Baba Erdoğan” tarafından öylesine çiğnendi ki, dolaysiyle “Anayasa” bir kez daha “Başbakan” tarafından “delinmiş” oluyordu.
Ama “insan”; “TC Devleti”nin “Anayasası”nın, “Erdoğangillerce” -tıpkı “soygunlar”daki gibi “aile boyu” olarak “delik-deşik” edildiğini de söylemek istiyor.
Bilmem katılır mısınız?
Yarın “Beşiktaş”ta buluşalım!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Erasmus 19 Mart 2021
‘12 Mart 1921’ 12 Mart 2021
‘Manifesto!’ 5 Mart 2021

Günün Köşe Yazıları