Onaylamadığımız Bir Dünya...

31 Ağustos 2011 Çarşamba
\n

\n

\n\n\n

Sadece şu son 3 ay içinde Somalide açlıktan ölen 5 yaşından küçük çocuk sayısı 29 bin... Açlığın, yoksulluğun, savaşın gölgesinde yaşam savaşı verenlerin sayısı kaç acaba tüm dünyada? Dünya Gıda Programının verilerine göre 1 milyar insan açlıkla mücadele ediyor. Açlık dünyanın bir numaralı sağlık sorunu olarak tanımlanıyor ve tek başına, AIDS, tüberküloz ve sıtmadan daha fazla can alıyor. Dünyada her altı ölümden biri açlıktan Neden bir türlü önüne geçilemiyor açlığın? Kimileri bolluk içinde yüzerken bu önlenemeyen açlığın aslında bir insanlık utancı olduğu görülmüyor mu? Daha adil bir paylaşım, sorumlu bir tüketim anlaşıyı neden yerleşemiyor? Şiddet, savaş, açlık, eşitsizlik, yoksulluk, insan hakları ihlalleri Tüm bu saydıklarımız dünya problemleri. Ancak her birinin sorun olarak ele alınarak çözüm üretilmesi yerine aslında bu sorunların meşrulaştırılmaya çalışıldığı bir düzen hüküm sürüyor dünyada. Ve hemen hemen her ülkedeBushun Irak işgaline sınırsız özgürlük”, insanları yakarak öldüren cezaevleri operasyonuna devletin hayata dönüş adını vermesi bu eylemlere rasyonel bir onay yaratma kaygısından kaynaklanmıyor muydu? Ya Ortadoğudaki halk isyanlarını Arap Baharı diye tanımlayan mantığın İngilterede adalet talebiyle meydanlara çıkanlarıçeteler, yağmacılar, şiddet yanlıları diye suçlu ilan etmesi?.. İngilterede yaşanan isyan yıllardır yok sayılanların, kara kafalıilan edilenlerin ırkçı yasalarla, hak gasplarıyla evsiz, işsiz, eğitimsiz, yoksul bırakılanların isyanıydı oysaİçi her geçen gün boşaltılan bir demokrasi söylemi var karşımızda. Türkiye de bu söylemi kullanarak kendi toplumunu yöneten ülkeler arasında. Demir parmaklıklar arkasına tıktığı 64 gazetecisi, liğme liğme ettiği ordusu, Kürt açılımı diyerek başlattığı süreci yönetemeyip her şeyi eskisinden beter hale getirmesi, Somalideki açlık olgusunu kullanarak şaibeli Deniz Fenerini meşrulaştırması ile Dün Zafer Bayramı ve Ramazan Bayramının birinci gününü kutladık... Yarın 1 Eylül Dünya Barış günü Olması gereken dünya ile var olan dünya arasındaki çelişki sürüyor ve uzun süre de süreceğe benziyor. İşin en kötüsü ise buna karşı insanlığın arayışının azalıyor olması. Toplumsal algılar istenildiği gibi biçimlendiriliyor. Düzene uyum sağlamayı başaranlar çoğunlukta... Bizler ise onaylamadığımız, meşru bulmadığımız bir dünyada var olmanın gerilimi, çaresizliği, ezikliği içindeyiz

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları