Bağış Erten

Devlet eliyle spor değil savaş idmanı

20 Mayıs 2015 Çarşamba

Geçtiğimiz günlerde iki mail düştü posta kutuma. Gençlik ve Spor Bakanlığı’ndan. Yaklaşan 19 Mayıs nedeniyle gönderdikleri etkinlik takvimi zannettim. Değilmiş. Maillerin konusunda “Nusrat isimli oyun Ios kullanıcıları için hazır” ve “Çanakkale Ruhu dijital mecrada” yazıyor. Merak ettim, açtım. Ve şaşırdım, kaldım! Söz konusu olan bir bilgisayar oyunu. İsminden de anlayacağınız üzere Çanakkale Savaşı’yla ilgili. Peki ne yapıyoruz bu oyunda? Önce büyük bir hamasetle nutuk dinliyoruz. Fondaki müzik biraz Ezel dizisinden aşırma ama dramatizasyonu kuvvetli. Sonra şehirlere göre şehit sayıları akıyor ekranda. Ve ardından oyun başlıyor. Bu bir savaş simülasyonu! “Çanakkale geçilmez”in sanal versiyonu.
İlk görev mayın döşemek. Düşman gemilerini engellemek için. Türkiye’de onbinlerce hektar alan mayınlı olduğu için tarıma kapalı. Son otuz yılda onlarca çocuk, yüzlerce insan mayın yüzünden öldü ve daha yeni Kobane’den kaçanlar mayın kurbanı oldu. Ama biz Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın resmi oyununda itinayla mayın döşüyoruz. Hem de her mayın öncesi çektiğimiz besmelelerle. Sonra top ateşi bölümü geliyor. Amacımız teker teker gemileri batırmak. Her batan gemi sonrası bir nida, bir tekbir geliyor. Her ıskalamada içli içli “mermimiz az” uyarısı alıyoruz. İçimiz sızlasın diye. Bomba bitince Seyit Onbaşı “Ya Allah” deyip yeni mermiler getiriyor. Bu bölümü de Çanakkale geçilmez nidalarıyla bitiriyoruz. Çanakkale geçilmedi diye mutluyuz. Artık Conk bayırında teker teker düşman indirme zamanı. Elinizde tüfek acımadan öldürüyorsunuz. Nesine acıyacaksınız ki zaten, burada tarih yazılıyor! Bunu hissetmemiz için her bölüm başında ayrı bir dramatik kurgusu olan videolar var. Vuruyoruz, öldürüyoruz, ama bir yandan da içleniyoruz, hamasi duygularımız kabarıyor, tarih bilincimiz tam gaz! Yerseniz...
O her sene Çanakkale’ye gelen Anzakları düşünüyorum. Buraya atalarını anmak için onbinlerce kilometre kat eden gözü yaşlı Avustralyalılar, İngilizler, Yeni Zelandalılar vs... Birinci Dünya Savaşı’nın en kanlı cephelerinden birinde ölen yüzbinlerce askeri düşünüyorum. Ve bu oyun var karşımda! Yurtta savaş, cihanda savaşın ateşi dibimizde harlanırken bizim gençliğe resmi kanallardan önerdiğimiz şey bu işte. Gençlik Nusrat oynasın, genç ölsün, topla, tüfekle, mayınla spor yapsın.

6-7 Eylül bilgisayar oyunu olsa
Aklıma kötü kötü fikirler geliyor. Madem tarih böyle yad ediliyor, o zaman diyorum bir de 1915 oyunu yapalım. Ermenileri süreriz oradan oraya. Ama oyun çetrefil olsun diye zanaat sahiplerini tutmak zorundasınız, deriz. Amerikan Senatosu’na “soykırım” dedirtmemek için yeni level’lar üretir, başardıkça puan kazanırız. Ya da 6-7 Eylül oyununu düşünsenize. Rumların üzerine sağ klik yapıyorsun. Menü açılıyor. 1- “Döv”, 2- “Döv ve gönder”, 3- “Sadece gönder”. Döve döve yoruluyorsun. Birkaç yağma yapıp enerjini yükseltiyorsun. Kayıkla kürek çekip Adalar’a çıkmak oyunun son safhası. Oldu olacak bölüm sonu canavarı da Lefter olsun. Dövsen dövülmez, sürsen sürülmez. Onu da makul bir hamleyle ekarte etmek gerek artık!
Geçtiğimiz yıllarda eski bakan Suat Kılıç’la başlayan ve şimdilerde de devam eden bir kampanya var biliyorsunuz. “Gençlik şuhedanın peşinde” deyip Sarıkamış soğuklarında insanları yürütüp “spor yaptırıyorlardı”. Bu sene de Çanakkale ruhuyla devam ediyor bu. Bu toprakların tarihindeki belki en kötü askeri kararla ölen binlerce askeri geçen sene andık, şimdi de Birinci Dünya Savaşı’nın en kanlı cephelerinden birinin peşindeyiz. Neden acaba? Neden bu en büyük yıkımlarla yüzleşmek yerine; şatafatı, hamaseti, hırsı bol bir emperyal hevese tahvil ediyoruz? Yakın zamanda İnebahtı, Ankara Savaşı, 93 Harbi falan da simülasyon olur bu gidişle. Bu en acı hüsranlar bile rahatlıkla hamaset konusu olabiliyor nasıl olsa.

Gençlik savaş oyunları oynasın mı?
Peki asıl soruya gelelim. Hangi pedagojik ya da sportif gerekçelerle bu oyunlar, etkinlikler adında “gençlik ve spor” geçen bakanlık tarafından resmi bir şekilde düzenleniyor? Gençliğin tarih bilinci düşmana top sallayarak mı gelişecek? Savaş terminolojisini yaygınlaştırıp, hamaset edebiyatıyla mı bilinç yükselteceksiniz? Bakın, belki iki dünya savaşı arası dönemden kalma, asker yetiştirme odaklı beden eğitimi politikalarının oyunu olabilir Nusrat. Ama asla bugünün değil. Barışın hiç değil. Tamam, savaş oyunları yaygın bir şekilde oynanıyor, üretiliyor. Ama bunun gençliğe zararları üzerine yığınla araştırma ve yazı var. (ABD ordusu, militarizm ve savaş oyunları hakkında İngilizce nefis bir yazı için bkz. http:// bit.ly/1PT5aVu) Oysa bizde askeri vesayet adına nutuk atanlar militarizmin meşruiyet kaynağı olan bir şeyi devlet politikası haline getiriyor.
Son soru: Aklınıza hiç barışın kutlanması gelmiyor, değil mi? Ne öyle çiçek böcek! Anlamsız hoplamalar zıplamalar... Barıştan oyun mu olur? Oysa Emma Goldman’ın o ünlü lafındaki “dansı ve devrimi” spora ne güzel tahvil edebiliriz: Koşmanın, zıplamanın, iki pas bir golün olmadığı bayram, bayram değildir.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bu sezon o sezon değil 2 Eylül 2018
Herkes biliyor 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları