Özgür Mumcu

Müsamere

21 Mayıs 2015 Perşembe

Nerede yaşıyorsunuz? Cumhurbaşkanı danışmanının “iki ruhsatlı silahım yüzlerce mermim var, ben ölmeden cumhurbaşkanına kimse dokunamaz” diye bağırdığı bir yerde.
Şans eseri bir faciadan kurtulmuş, büroları bombalanmış bir partiye cumhurbaşkanının hâlâ posta koyduğu bir yerde.
Artık can havliyle “ne istiyorsunuz” diye soran bir gazeteye başbakanın “yerini yurdunu bil” dediği bir yerde.
Namus ve şerefi üzerine tarafsızlık yemini etmiş bir cumhurbaşkanının iktidar partisine her Allah’ın günü oy istediği bir yerde.
Bunu bildikten sonra kafaların rahat etmesi gerek.
Üçüncü sınıf bir demokraside ve bir otoriter rejim karikatüründe yaşıyoruz.
Karikatür çünkü tepedekiler müsamere seviyor. Memleketi de zamanında yazıp yönettikleri pespaye müsamerelerdeki gibi yönetiyorlar.
Cumhurbaşkanı gözünüzün içine bakıp gönlümde bir parti var diyor. Böylece tarafsız gibi göründüğüne inanmanızı istiyor.
Başbakan gerçekten başbakanmış gibi nutuk atıyor.
Kör topal bir anayasa vardı. Artık o yok.
Yarım yamalak bir hukuk devleti vardı. Artık o yok.
Toplumsal barışı yüzde on gibi bir deli saçmasına rehin verilmiş bir ülke var.
Parti devleti olmuş o partiyi de sabah akşam toplu açılış adı altında pazarlayan birini dinleyen bir ülke var.
Koskoca bir toplum, danışmanları silahlı kendi külahlı birine maruz kalıyor.
Bu bir seçim süreci değil, bir ülkeyi Milli Görüş gençlik derneği gibi yönetmek isteyen birinin hezeyanları.
Hezeyan yaygın ve bulaşıcıdır.
HDP’ye bombalı saldırı yapılır, mağdur AKP.
Mısır’da Mursi’ye idam cezası verilir, mağdur AKP.
Ufukta tek başına iktidara gelememe ihtimali belirir. Başka partilere oy vermeyi bile “darbemsi eylem” olarak gören mağdur AKP.
Ne yapsan AKP mağdur.
Oy versen AKP mağdur.
Yarın televizyonda nutuk atan suretini gösteren kanalı değiştirsen yine mağdur AKP. Az kaldı nefes alsan AKP mağdur.
Olanca farklılıklarıyla, çoğulluğuyla, hayalleriyle zengin ve renkli bir toplum bir kişinin şahsi tuhaflıkları elinde esir olmayı hak etmiyor.
Sadece parlamenter sistem bekleme odasında değil. Demokrasi de, anayasa da, barış süreci de, kendini başbakan zanneden sevimli dostumuz da bekleme odasında. Hepimiz bekleme odasındayız. Bir adamın kaprisinin, hırsının, bitmek bilmeyen konuşma azminin bekleme odasında.
Biz o odada zorla bekletilirken parti bürolarında bombalar patlıyor ve danışmanlar silahlarını yağlayıp mermilerini sayıyor.
Beyefendinin market köşelerinde tokat aşkettiği, danışmanların yerlerde insan tekmelediği, silahla gözdağı verdiği bu müsamereye katlanmak zorunda değiliz.
Seçimde oy vermek ve sonrasında oylara sahip çıkmak bu müsamereyi bitirmenin tek yolu.
Yoksa herkes dizini kıracak ve her televizyon kanalında reisin gönül telinden kopanları izleyecek. Senelerce.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tutuklu yargı 5 Eylül 2018
Kimiz biz? 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları