Maraton...

24 Mayıs 2015 Pazar

Samsun 19 Mayıs Maratonu’nu koşmak ve tamamlamak Silivri günlerinde kurduğum en büyük özgürlük hayallerimden biriydi. Nâzım Hikmet “Hapiste yatacak olana öğütler” şiirinde diyor ya; “İçeride bir tarafınla yapyalnız kalabilirsin, kuyunun dibindeki taş gibi, fakat öbür tarafın, öylesine karışmalı ki dünyanın kalabalığına, sen ürpermelisin içeride, dışarda kırk günlük yerde yaprak kıpırdasa...”
O günlerde ezberleyip, gökyüzüyle sohbet anlarında şarkı gibi mırıldandığım bu şiir yaşam şiarlarımdan biriydi. İnsan hapiste doğal olarak yaşamın önceki bütün dilimlerini kare kare yineliyor ama bununla da kalmıyor, gelecek kareleri kuruyor.
Lise yıllarında Fenerbahçeli Rıdvan Dilmen ile birlikte Nazilli Lisesi’nin atletizm takımındaydık. Ben, 1500  3 bin metre koşardım. Üniversite yıllarında ise eğitimin ve gençlik eylemlerinin arasına EgeÜniversitesi atletizm takımını koymuştum.5 bin  10 bin koşuyordum. Üniversite hayalim çok da sıradan değildi. Birinci sınıfa kaydımı yaptırırken kendime, “Bu okulu birinci bitireceğim” demiştim. 1981’de birinci bitirmek ve Atatürk’ün doğumunun
100. yılı olması nedeniyle büyükçe bir törende bu ödülü almak, yaşamımın sonraki yıllarını etkileyen en önemli kilometre taşı oldu. Hedefime neyi koysam, “Arkadaş, sen üniversiteyi birinci bitireceğim dedin bitirdin, bunu da başarırsın” deyip kendimi motive ederim.

***

Üniversiteden sonra sporu bırakmamaya çalıştım ama ona büyük bir rakip gelmişti, “gazetecilik”. Artık sporu belli bir dereceye girmek amacıyla değil, fırsat buldukça sağlık için yapabiliyordum. Yine de 1995 yılına dek 8 kez Samsun 19 Mayıs Maratonu’nu koştum.
Silivri günlerinde yaşam arşivimin önemli bölümünü oluşturan o maraton beni hep koşmaya sevk etti. Eni 5, boyu 14 adım, yüksekliği 7 metre, üzeri de tel örgüyle çevrili havalandırma boşluğunda koşarken infaz koruma memurları uyardılar: “Hapiste en tehlikeli şey eklem yerlerini zedelemektir, bizden söylemesi.”
Ortopedi doktorunun olduğu bir gün revire çıktım. Havalandırmada koşmak istediğimi söyleyince duraladı, “Yürüseniz olmaz mı?” dedi. Ben de “olmaz” dedim. Özgürlükte maraton koşmak istiyorum. Bunun üzerine teknikler gösterdi. Ayağımın yönünü havada değiştirecektim, yere nasıl basıyorsam öyle çekecektim. En önemlisi buydu. Bunu başarırsam her birkaç adımda bir dönüşte eklem yerlerim etkilenmeyecekti. Başlangıçta kendimi leylek gibi hissettim. Zamanla alıştım. Dakikada 180  190 adıma kadar çıktım. Alanı olabildiğince genişletmek için duvara en yakın yerden koşuyordum. Elimin üstü sık sık sert pütürlü duvara değiyordu. Sanki jilet geçmiş gibi kesip atıyordu. Zamanla tek zorluk bu oldu.

***

Geçen yıl Soma faciası nedeniyle 19 Mayıs Maratonu iptal edildi. Bu yıl ne olursa olsun ahdım vardı, koşacaktım.
18 Mayıs akşamı Atatürkçü Düşünce Derneği’nin Samsun’daki fener alayına katılıp ertesi sabah da demir parmaklıkların ardında hayalini kurduğum maratonu yeniden koştum. Koşu güzergâhında kimi tanıyanlar, ne olur kusura bakma, deyip fotoğraf çektirdiler. Bazıları kenardan alkışlayıp güzel sözler söyledi.
Koşuyu bitirdikten sonra ben de kendime şunları söyledim:
“Aferim Balbay... Kafana koydun ve yaptın... Son yıllarda yaşadıkların artık salt kendine ait bir hayat değil. Seni sevenler ve senden bir şeyler bekleyenleri de içine alan uzun bir maraton. Mademki demir parmaklıklar senin bedenini ve ruhunu çürütemedi, senden ben de çok şey bekliyorum. Bu kör karanlığın ortasında ışığa ulaşma maratonunu, başarıncaya dek bırakmamanı istiyorum...”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları