‘Mutlak kapitalizm’e karşı

24 Mayıs 2015 Pazar

Avrupa ülkelerinde sendikal hareketin kıpırdayamaz hale getirilmesi çabası 1970’li yıllardan sonra hız kazandı. Büyük ölçüde başarı kazanıldığı da ortada. İşçi ücretleri yerinde sayıyor, gelir dağılımında herhangi bir iyileşme ufukta görünmüyor. ABD’de, AB ülkelerinde, uzanabildikleri her yerde siyaset ve sermaye işbirliği çerçeveyi sınırlandırma, sıkı denetimi yasalaştırma konusunda yeni adımlar atıyor.

***

Hedef, sermayenin, uluslararası tekellerin önündeki engelleri temizlemektir. Bu da birtakım sınırlı da olsa kazanılmış hakların ortadan kaldırılmasını, sınırları zorlanabilir biçimsel demokratik yapının elden geçirilmesini zorunlu kılıyor. Nasıl yapacaklar? Kapitalizmin geçmişten kalan klasik formlarını uluslararası tekeller, şirketler, devletler arası ilişkilerle yok ederek yapmayı planlıyorlar. Değerli hocamız Korkut Boratav son yazılarından birinde (Sendika. Org: 22 Mayıs; ‘Mutlak Kapitalizm’) bu tehlikeye dikkat çekti.

***

Boratav’ın altını çizdiği Trans- Pacific Partnership -TPP (PasifikÖtesi Ortaklık) Anlaşması, ABD ile Japonya, Vietnam, Malezya, Avustralya, Meksika, Şili dahil, Çin hariç 11 ülke arasında ekonomi, çalışma, vergilendirme, çevre gibi pek çok alanda uluslararası sermayeye çok geniş, çok yönlü düzenlemeler, neredeyse sınırsız serbestlik öngörüyor. Devletler, bu alanı ileride de daraltmamayı, kısıtlamamayı onaylıyorlar. Bu sistemin bir benzerinin Türkiye’yi de kapsayacak şekilde; -çünkü AKP hükümeti ve şirketler yoğun çaba harcıyor- Transatlantic Trade and Investment Partnership -TTIP adı altında ABD ile AB arasında müzakere edildiğini de öğreniyoruz.

***

Anlaşma kesinleşir, uygulamaya geçerse sermayenin kontrolünün mutlaklaşacağını belirten Boratav, TPP’nin değiştirilmesini olanaksız kılacak hükümler içerdiğini; ancak imzacıların oybirliğiyle sona ereceğini vurguluyor. TPP’nin meclislerde, kongrelerde onaylanmasının garanti altına alınmasını sağlayacak hazırlıklar, yani yasamayı devre dışı bırakacak önlemler de planlanmış. Sonuç vahimdir. İmzacı devletlerin kapsama alanındaki şirketlerin itirazlarının da kararları kesin olan uluslararası tahkim kurulları ile çözüleceği öngörülmüş. Kısacası sınırlar aşan bir yasama, yargı, yürütme birliği ile karşı karşıyayız. Küreselleşmede yeni bir aşama da denilebilir. Kapitalist devletin klasik formu güçler ayrılığına elveda.

***

Kapitalizmin bu türden bir kendini “yenileme” çabasının karşısında kim durabilir? Bu güç, saldırının sivri ucunun yöneldiği işçi sınıfı hareketidir. Öyle anlaşılıyor ki işçileri, “bu şirketler dünyasının işidir” denilerek, “yönetişim”, “karşılıklı çıkar” vb. kavramlarla “zenginleştirilmiş” ideolojik saldırı ile geriletmeyi planlamışlardır. Bunalımlardan kurtulamayan kapitalizm, çıkış yolunu klasik formunu terk etmekte, -ki bu siyasette zorbalığı da zorunlu kılar- buluyorsa, işçi hareketi de hızla ataletten sıyrılmak, iğdiş edilmiş sendikal hareketi aşacak yeni formlarla, yeni yöntemlerle yola çıkmak durumundadır.

***

AB ülkeleri halkları bunun olabileceğini kendilerine dayatılan anayasaya hemen her yerde eşgüdüm içinde ‘hayır’ diyerek göstermişlerdi. Uluslararası tekellere yeni yetkilerin önkoşulu, işçi hareketini tümden etkisizleştirmek oldu her zaman. Bunalımdan çıkış formüllerinin faturasını hep çalışanlar öder. Öyleyse bu adımlara da o gözle bakmak gerekecektir.
Kapitalizmin uluslararasılaşmada yeni çıkışına “mutlak kapitalizm” adını vermiş Amerikan solcuları. İşçi hareketinin yanıtı da “mutlak” olmalı öyleyse...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları