Yaz geldi ısınıyor havalar

27 Mayıs 2015 Çarşamba

Cumhurbaşkanı söyledi: Seçim meydanlarında bir rehavet varmış. Doldurma boşaltma esas olduğuna, emirnamelerle devlet daireleri, okullar tatil edildiğine göre en azından AKP meydanları için doğrudur bu gözlem. Öteki meydanları bilemiyorum. Ama meydanlarda yeni âdet; liderler kalabalıklara yemin ettiriyor, onlardan söz vermelerini istiyorlar. Meydanları dolduranlar da artık dalga mı geçiyorlar, heyecana mı kapılıyorlar bilemem, söz veriyor, yemin billah ediyor, liderleri rahatlatıyorlar.

***

Saraydaki telaşı yatıştırmaya çalışan, Reis’e “bakmayın siz anketçilere, İngiltere’de bilebildiler mi, bilemediler; evvel Allah kimse sizin karizmanızı çizemez, New York Times yazsa nafile, işte Yiğit de çıktı meydana elinde çakar almaz parabellum” diye moral verenler dizi dizidir. Evet arada çıkıntılık eden, “ne olur ne olmaz yarın enkaz altında kalmayalım; ‘biz demiştik’ diye kendimizi kenara çekebilelim” diyenler de çıktı ama onlar da işin naturası gereğidir; olacak o kadar artık.

***

Rehaveti kutsayanlar, sessiz sakin bir havada mümkünse şöyle eli yüzü düzgün bir büyük koalisyon ortamında iş başına gelme rüyası görenler de var. Öyle ilginç şeyler söylemekteler ki, insan küçük dilini yutabilir. Derviş Efendi mesela. Büyüme hızının 2-2.5 dolaylarında olduğunu, hatta sıfır büyüme tehlikesinin bulunduğunu söyledikten sonra, “zinhar kriz falan yoktur” diyebiliyor. Gelir dağılımının berbat olduğunu da biliyor ihtimal ama hem “ekonomideki sıkıntıyı hallederiz”, hem “3. köprü lazımdır, her şeye de ‘olmaz’ demeyelim canım” diyecek ki, şiş de kebap da yanmasın. Hazret rehavetin erdemine inananlardandır. Yaygınlaşmasını, tüm toplum katlarına yayılmasını umuyor, yüreği kıpır kıpırdır, bekliyor.

***

Başka göstergeler ise rehaveti, sükuneti değil, hareketin, eylemin, hak arama mücadelesinin yükseldiğini gösteriyor. Aldığımız önlemlerle Allah’a şükür işçi sınıfını teorik pratik tarihin çöplüğüne gönderdik; artık muti, hakkı hukuku olmayan, ödedikleri aidatlarla sendika ağalarını besleyen, ne verirsek ‘Allah razı olsun’ diyen bir tabakadır işçiler diyenler neye uğradıklarını bilemediler. Çalışma Bakanı bey bile “Allah Allah çok şaşırdım” diye hayretini ifade etmekten kendini alamadı. Grev hakkı ortadan kaldırılıp yasaklanınca demek ki, işçinin hak arama yolları kapatılamıyormuş. Ne diyor işçiler, “üretimden gelen gücümüzü kullanır, hakkımızı alırız.”

***

“Üretimden gelen gücümüzü kullanırız”ın kıssası şudur: Hep birlikte üretmeye ara verirsek bu 12 Eylül’de elimizden aldığınız grev hakkımızı yeniden kullanmaya başladığımızı gösterir. Yasa dışı falan da değildir. Çünkü 15 bin işçi aynı anda şalteri indirirse bu yasa dışı olmaz; olsa olsa sizin dayatmalarınızın meşru olmadığını gösterir. Siz de bu durumu önünde sonunda kabul eder, ağaları bir yana bırakır işçilerin gerçek temsilcileri ile masaya oturursunuz. Öyle mi? Öyledir...

***

Seçim meydanlarına rehavet çökmüş olabilir; toplumda böyle bir şey yoktur. Darbe eliyle ve ortamında, uluslararası koşulların azgın desteği ile teorik, pratik bir hayal gördünüz. Liberal beyinlerinizde işçileri söz dinleyen, ne verilirse ona razı köleler olarak görmeye, göstermeye koşullandınız. Öyle değilmiş meğer. Yüzde 2 büyümeye, sıfır büyümeye doğru gerileyen ekonomiye “kriz falan yok” diyen, gelir dağılımındaki hesaba kitaba sığmaz açığı ciddiye almayan uzman da sizi kandırıyor, meydanı boş bulan politikacı da... Yok deseniz de var işte bir şeyler.
Yaz geldi, ısınıyor havalar.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları