Mümtaz Soysal

Kötümserlik Anısı

13 Ocak 2014 Pazartesi

İNSAN bir yazıyı bitirirken özetle “Hukuk eğitimine önem vermeyi vurgulamanın tam zamanıdır” dedikten sonra “Ama zaman yoktur, üstelik yazarın gözleri de şu anda harfleri göremeyecek kadar bozulmuşsa şimdilik son noktayı koymaktan başka çare yoktur” diye yazarsa yakın ve uzak çevrede hazin bir kıyamet kopmaz mı?
Peki, ne yapsaydı yazar?
Hukuk öğretimi bir yana, ilkokulundan üniversitelerine kadar ülkenin bütün eğitimi eğitimci olmayanların yönetiminde tam bir keşmekeşe dönüşmüşse, gereksiz yere dörder yıllık gruplaştırmalarla ilki, ortası ve lisesiyle kolay anlaşılmaz bir düzensizliğe sokulmuşsa, daha sonrasının, yani yüksek öğretimin nasıl bir temele oturtulduğu daha da belirsizleşmiş değil midir? Yükseköğretim ve özellikle üniversiteler sistemi ile meslek yüksekokulları geniş katılımlı “şûra” çalışmalarıyla ciddi bir reformdan geçmedikçe hukuk öğretimi konusunda ahkâm kesmek doğru mu olur? Çivisi çıkmış bir ülkede her şey gibi hukuk öğretimi de perakende çabalarla değil, sistemli ve planlı reformlarla başarılabilecek bir sorun olarak önümüzde. Bu konuda sözü bile edilmeyen plan ve program gibi kavramların yokluğunda vakit ve zaman tartışmaları da anlamsızlaşıyor.
Kötümserlik budur; ileriyi, geleceği görememek. Yazar, hiç değilse bunu yenmekte topluma yardımcı olmak zorundadır. Zamanın daralması, zamansızlık, her şeyden çok önceki zaman israflarının bir sonucudur. Yani, abesle uğraşmak, safsatayla vakit kaybetmek, zamanı iyi kullanmayı bilmemek. Kötümser düşünce, işte tam bu niteliğiyle, zaman darlığının iticiliğiyle, telaşıyla, gitgide azalmakta olan bir serveti olabildiğince sürdürmenin, tükenmesini önlemenin pintiliğiyle çok tuhaf ve çelişkili bir biçimde eldekini hep elde tutabilmek, çoğaltmak, üretmek, hatta zamanın ezeli niteliği olan akıp gitmeyi önlemek için çalışmak, öğrenmek, yarar yaratmak gibi kavramları akla getiren, devreye sokan bir etken olabiliyor. Görme gücü sönen bir göz daha iyi görebilme çarelerini bulmanın, azalan enerji enerjiyi daha iyi kullanmanın, hatta artırmanın, kaybolup giden, ister istemez gidenin yerini daha iyi doldurup onu ölümsüzleştirerek yeni bir yaşamın yaratıcısı durumuna gelinmiş olunabiliyor. Nafile avunma mı? Evet, ama başka türlüsü de yok. Öyle olduğu içindir ki, uzak ya da yakın geçmişteki kötümserlik “an”larımız yine de yabana atılamaz, “anı” olarak bizimdir ve öğreticidir. Şereflerine “anıt” dikmesek de.

Düzeltme: Geçen cuma günkü yazının başlangıcında bir şaşkınlık yanlışı olmuş. Doğrusu, “İslam kültüründe Tanrı’nın adlarından biri olan ‘Hak’ sözcüğü” olacaktı; düzeltir, özür dilerim.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Çelişki Korkusu 19 Mart 2014
Acı 14 Mart 2014

Günün Köşe Yazıları